Kitapta, kocasını aldatan Irene’in foyasını ortaya çıkarmakla tehdit eden şantajcısına karşı yaşadığı korku ve bu yüzden yaşadığı buhranlar anlatılmakta. Bu korkunun asıl kaynağı ise yalanlarının ortaya çıkması durumunda bütün hayatının yerle yeksan olacağı gerçeği. Daha önceden kıymetini bilmediği ama bu duruma düşünce ne kadar kıymetli olduklarının farkına vardığı ailesi.
Kitabı asıl değerli kılan Zweig’ın, Irene’in yaşadığı korkuyu tasvir ediş biçimi. Okurken aynı suçluluk duygusunu, aynı bunalımı, aynı korkuyu yaşatıyor. Bu duygular o kadar insani o kadar gerçek ve o kadar tanıdık ki, sanki kitapta Irene’in değil de sizin korkularınız anlatılıyor. Zweig aslında her birimizin içinde olan ve hissettiği duyguları, her birimizin içine düştüğü bu tür durumları en iyi şekilde yansıtarak okuyucusunu etkilemeyi başarıyor. 80 sayfalık bu kısacık öykü, insana farklı hisleri saniyeler içinde ardı ardına tattırabilen ender kitaplardan.