Biraz ilerideki bir çiçeğe varsak mı? Belki bir kırlangıca rastlarız. Olasılık. Belki bir çocuğa...
Sıkışıp kaldık bir gürültünün ortasında değil mi? Derinleşen içsizlik ve gürültü sıkıştırıyor mütemadiyen. Dağlar doğursa, çocuk dağlar mavi bir boru olsa da, yürüsem içinde, tam da şu vakit. Kalbim bir kristaldir, insan umudumu almaktadır ben Korku'ya sığındığımda... Bir sığınak benim için Pakdil; tüm pencerelerim birbirine girmiştir, şimdi mağmum bir darağacı hepsi, boynumda bir ölüm çıngırağı, ne vakit yaşamak direncim azalsa eşiğine atarım kendimi... Kalbimle aynı hizada yürümek; varırsa yolum bir olasılık. Belki bir çiçek, belki bir kırlangıç diyerek...
Her okuduğum kitabı en sevdiğim oldu. Şimdi Korku uzun süre başucumda duracak bilirim, iyice ruhuma sindirene kadar, yaşamak telaşım yolunu bulana, gönlüm satırlarında dinlenene kadar... Her sabah zaman denen tuhaflıkla görüşmeyi düşünüyorum mesela. Alnımdaki anlamak izlerinden içimin kaygan yollarında yürümek sonra... İçimden çıkıp gürbüz kelimelerle dolaşmak insan arasında. Palyaçonun oyunlarını düşünmek. Düşle aramı sıkılaştırmak, biraz atları ve düşlerini düşünürüm belki.
"Düş görmesem birkaç gün, kelebek tozu yığılır böyle önüme"
Sizi bu güzel kitapla baş başa bırakıyorum; bense izin verirseniz, şuracıkta, kendi kendime düş görmek istiyorum ...