Körleşme, 2 yıldır kütüphanemde yer almış fakat okumayı hep ertelemiştim ancak bundan yaklaşık bir ay önce bir cesaretle onunla yola çıkmayı göze aldım. Gerek Canetti'nin henüz 26 yaşında iken yazmış olması -bu arada tek romanı- gerekse Oğuz Atay'ın kitabın çevrilmesinde öncülük etmiş olması kitabı kıymetli kılan özelliklerinden. Prof. Kien'in kitaba olan tutkusu kitabın ana hatlarını oluşturmakta fakat tabiki bununla sınırlı değil. Bu tutkunun hayatına, sosyal yaşamına, insan ilişkilerine varıncaya dek her şeye sirayet edişini ve bunun geri dönütünü yansıtmakta. Siz okurseverleri uyarmak istediğim birkaç nokta var: Yolculuk boyunca kimi durumlar, o an ki olaydan uzak, bahsi geçen öznelerin düşünceleri/ hayalleri sanki aslında yaşanıyormuş gibi anlatıldığı için o aradaki ayrımı kaçırmamalı, çünkü bu konu bütünlüğünü sağlamak açısından çok çok önemli. Aksi halde her şey hava da kalıyor. Bununla birlikte kitabın akıcı olmamasından mütevellit süreklilik isteyen bir okuma süreci istiyor, asla aralıklı okumaya müsait bir kitap değil kendisi. Bu yüzden tavsiyem uygun zamanı kollamanız olması. Körleşmeyi okuma süreci boyunca kimi zaman sinir harbi yaşamış olsamda pişman değilim. Yeniden şans verir miyim peki, muamma... : )
Kitabin yetkinliği konusunda da çok arada kaldığım için ve olası bir haksızlık olmaması için puan verme cesaretini kendimde bulamadım.
Kitapla kalın...