Şunu açık yüreklilikle kabul etmek gerekir ki; kötü film izlemek ciddi, incelikli, keyifli ve çetrefilli bir iştir. Daha da önemli olan ise “kötü” olandan haz duyabilmektir. Eğer “yargılarınızın” otomatik düğmesini devre dışı bırakmanız mümkünse, hatta bunu bir çeşit alışkanlık haline getirmeyi başarmışsanız, en can yakıcı süprüntülerden bile keyif alabilmeniz mümkündür. Zaten sinema tarihinin arka balkonunda, manzaranızın bir kısmını kaplayan mezarlığa bakmaya cesaret ettiğiniz zaman, sizlere göründüklerinden çok daha eğlenceli olan yüzlerce, binlerce yapımın olduğunu fark edeceksiniz.
Muhtemelen, bu zamana kadar, bir filmin kötülüğünü vurgulayacak bir dolu ifade duydunuz ve gördünüz. Şayet bir filmi kötüleyebilmenin kısa yollarından halihazırda haberdar değilseniz, birkaç klavye tuşlaması uzağınızda bekleyen online film izleme sitelerinden, bu işin raconunu en kısa yoldan öğrenebilirsiniz. Fakat kötü yapımlar ile mücadeleyi etmeyi bırakırsanız, pek çoğunun içerisindeki çeşniyi keşfedeceksiniz!
Dürüst olalım… Esaretin Bedeli’ni hayatımızda toplam kaç kere izledik? Kaç kere daha izleyebiliriz? Gel gelelim çocukluğumuzdan kopup gelen kötü bir filmi, defalarca izleyebilmemiz mümkündür. Bunun cevabı, niteliksiz olanın, sindirimi kolay, draje bir öğün olmanın biraz daha ötesinde yatıyor olabilir. Peki bu kitap bir cevap mı? Muhtemelen hayır ama doğru soruları bulmak için keyifli bir kaynak olasılığı da gayet yüksek!