Kaymakam:
"Bizim köylümüzün ruhunda öyle bir asalet vardır ki, kendisi aç ölür, eline geçen bir yiyeceği konuğuna saklar. Mesela, kendisi yemez yumurtasını da, bir konuğu gelince, çıkarır ortaya... Asalet bu kadar olur..."
Muhterem seçmenlerim!
İki hafta sonra yapılacak seçimlerde kullanacağınız oylar, yıllardan beri aldatılıp durmanıza son verecektir. İşlerinizi görmeleri için bundan önce seçmiş olduklarınız, sizin ne gibi dertleriniz olduğunu dahi bilmemektedirler. Buna rağmen, 27 yıldır iktidarda kaldıkları yetmiyormuş gibi ebediyyen başta kalma sevdasındadırlar. Bu olamaz arkadaşlar. Bugün, din davası diye büyük bir dava ile karşı karşıyayız. Ahlak elden gitmekte, Allah korkusu kalmamaktadır. Bunları halletmedikçe huzur içinde yaşamanıza ve ilerlememize imkan var mı? Bundan dolayı, sizleri aldatmak için ilkokullara konmuş olan din dersini ihya etmekle beraber, bunun ortaokullarımıza. liselerimize ve hatta yüksek okullarımıza teşmili gerekmektedir. Camisiz köy, minaresiz cami kalmamalıdır. Ezanın Arapça okunmasını sağlamak ilk işimiz olacaktır... Biz bunları yapacağız. Bunun için oylarınızı bize vermeniz kafidir... Bundan da Allahın birliği kadar eminiz. Hepinizi saygı ile selamlarım."
Bu hal çaresizliklerinden çok, koşulların onları manen ölü bir hale getirmesi şeklinde yorumlanabilirdi. Salt manen mi? Maddeten pek mi güçlüydüler sanki. Az mıydı dertleri, yaraları? Delik deşikti her yanları.
Bu güzelim yurdu bir hapishaneye çevirenler, insan haklarını hiçe sayanlar, anayasayı çiğneyenler kimlerdir? Yalnız kendileri bu yurdu seviyorlar. Makal gibiler yurtlarını sevmedikleri için mi Türk halkının yararına kalemlerini kullanarak, tokmalarını kendilerine zehrediyor, çırpınıyor, anlayışsızlar elinde kahrolup duruyorlar? Yazık... CHP iktidarında böyle, DP iktidarında böyle oldu, yine de böyle oluyor. Ama Fikret'in özlediği sabah bir gün olacak. Sabah olacak...
Aziz Nesin (Akşam gazetesi)