Ömer (ra)bir gün habbab'a (ra)"ey habbab! Müşrikler seni ateşe yatırıp işkence etmişlerdi.sırtına bakabilir miyim? Deyip görmede ısrar edince Habbab sırtını gösterir.sırtında yanma sebebiyle çukurlar oluşmuştu.Ömer (ra)sarılıp sırtını öper Habbab ise ağlamaya başlar "neden ağlıyorsun ey Habbab??"deyince Habbab "ey müslümanların halifesi! Ben sırtımı kimseye göstermemiştim.kıyamet gününde sadece Allah-uTeala'ya göstermek için saklı tutuyordum. Ama sen gördün" demiştir.
Şu an biz Müslümanların müptela olduğu belalardan biri de tağutun okullarında çocuklarımızın ilmi tahsilat görmeleri, onların eğitim ve öğretimlerinde uzun bir müddet kalmalarıdır. Gündüz onların terbiyesinde saatlerini geçiren çocuklar, geri kalan terbiyelerini tamamlamak için akşamı televizyon başında geçirirler. Çünkü yayın organları eğitim planlarının en önemlisini teşkil eder. Neticede çocuğun terbiyesi ana babasına değil, laik tağutlara verilmiştir. İnna lillahi ve inna ileyhi raciun.
İman öyle tatlı bir şey ki kalbe girdiği zaman kişinin hayatı, düşünceleri ve tavırları tamamıyla değişir. Gözünde değerli olan şeyler artık basitleşir. Pahalı olanlar ucuzdur. Güzel görünenler çirkinleşir..
Mümin kişi imtihanlara tabi tutulur. İmanı ve dinine bağlılığı oranında denenir. Özellikle cihat ibadetini işledikçe ve hakkı batılın yüzüne haykırdıkça sınav o oranda ağırlaşır. Kuyumcular, altın ile diğer maddeleri birbirinden ayırmak için altını bazı işlemlere tabi tutarlar. Aynı şekilde mümin ile münafığı, doğru ile yalancıyı birbirinden ayırt etmek için Allahu Teala kullarını imtihanlara tabi tutar. Allahu Teala mümin kullarına belayı, alt etmek için değil, onları arındırmak için verir. Kim belalara sabreder ve rıza gösterirse,Allah’tan ona rıza vardır. Kim de gazaplanıp hep isyan ederse ona da gazap vardır.