Ben de bizi saklı tutmaya çalışmıştım ama biz beyaz güldük. Karanlıkta en gür çitte bile parlayan goncaydık. Karanlıkta bile düşmüş bir ay ışığı gibi görülebilir, bastıran yaprakların arasından soluk bir ışık yayabilirdi
Derken, bir anda gerçeklik, âdeta yüksek raflardan düşen kitaplar, cafcaflı azarlamalar ve eleştiriler gibi pata küte kafama dank etti. İyi olmadığımı, hiçbir şeyin iyi olmadığını, bu sabahın, asla gelmemesini umduğum gün olduğunu hatırladım...
"Rüya gibi," dedi prenses usulca. "Anlıyorsun ya? Her şey değişik olunca, insan hep uyanacağım, uyanacağım diye umut eder ya?"
Sessizce onayladım. Her şeyin değiştiğini, eski hayatına geri dönemeyeceğini bilmenin ne demek olduğunu bilirdim.
Günün birinde yağmurun duracağını, güneşin parlak gökyüzünde daha erken doğacağını, gecenin daha geç geleceğini ve bülbülleri dinleyeceğimizi anlatıyorduk.