tek başına parlayan o yıldıza yenilmekten korkuyorum.
Gökyüzünde tek başına parlayan bir yıldıza. Başını kaldırıp gözlerini kısarak o yıldıza baktı.
“Yüz yıl önce bu diyarda bir yıkım gerçekleşti. Diyarı ters yüz eden yıkım. Bir krallığı yok edip kalanları heder eden bir yıkım. Ben o yıkımdan önce de kayıptım ama o gece krallığım karanlığa esir edildi. Karanlıkla lanetlenen lord dediler benim için, krallığımdan ışığı çektiler.” Tüm bu düşüncelerle, tüm yaşadıklarıyla alay edercesine dudağının bir kenarı yukarıya doğru kıvrıldı. “Ama ben zaten o karanlığın içindeydim.” Yavaşça bana döndü. “Bilmedikleri buydu, ben karanlığın içinde değildim. Karanlık benim içimdeydi.” Şimdi o karanlık alevden gölgeleriyle birlikte ardında büyüyordu. Durduğum yerde irkildim.
“O yıkımda gökyüzünden bütün yıldızlar geri çekildi. Bir tanesi hariç.” Yeniden devasa gökyüzünde tek başına salınan ve parlamaya devam eden o yıldıza döndü.
“İşte benim korkum bu,” diye fısıldadı. “Bu yıldız. Yıllarca o yokluğa alıştım, o yokluğu benimsedim ama bu yıldız hep burada tam karşımda bana meydan okur gibi dikilmeye devam etti. Bir şeye ne kadar uzun süre bakarsan ona o kadar kapılırsın. Çekilirsin. Yenilirsin. Ben yıllardır bu yıldızı seyrediyorum, ona ulaşamamak mı beni daha çok korkutuyor, yoksa bir gün ona ulaşmak mı, bilmiyorum. Tek başına parlayan ve tüm bu karanlığımın içinde beni aydınlatan o yıldıza yenilmekten korkuyorum.”