Ustalıkla yazılmış bir eser, öyle ki bir inip bir çıkan duygu patlamalarıyla okurken Beethoven'ın Kreutzer Sonatını dinlemeseniz bile duyuyorsunuz. Söylemeden geçemeyeceğim, müzikle edebiyatın böylesine harika bir şekilde harmanlanmış olduğu bir eseri okumak sanatın karşısında beni bir kez daha hayrete düşürdü.
Buna ilaveten yazılışın ustalığından etkilensem de Tolstoy'un kadınlara karşı bakış açısı bir tık üzdü. Açıkça, asla çekinmeden döneminin aristokrat yaşam tarzını eleştirmesi ve bu eleştirilerinin de isabetli olması bir yana, yazarken bu yaşam tarzının temel taşı olan kadınları da yakmaktan çekinmemiş zannımca. Kadınların, erkekler tarafından obje olarak göründüklerini söyleyip onları "zavallı" bulmasının yanı sıra, yine kadını kendisi obje olarak görüp, kadınlıklarını kullanarak utanmadan tabiri caizse dünyaya hükmetmek istediklerini beyan ediyor yazar. Bir kadın ve insan hakları savunucu olarak okurken bi ara tırnaklarımı kemirsem de dönemin sosyal yapısının kokuşmuş düzenini göz önünde bulundurunca hak verdiğim noktaları da oldu. Fikirlerimle uyuşur uyuşmaz orası ayrı, ama kendi döneminde böyle korkusuzca her kesimi eleştirmesi ve bunu da böyle güzel bir üslupla yapması takdire şayan bir durum.