Günümüzde fizik biliminin geldiği noktada, sahip oldukları değerlerin nereden geldiği hakkında hiçbir açıklamamızın olmadığı
bazı parametreler vardır. Bu parametreler çok sayıda farklı değere sahip olabilir ve bu
değerlerin çoğu için yaşamın ortaya çıkması mümkün değildir. Bu nedenle var oluşumuz
söz konusu parametrelerin buna uygun değerlere sahip olmasına bağlıdır. Bu parametrelerden birine örnek, hidrojen atomunun çekirdeğinin, yani protonun kütlesinin, atomu meydana getirmek üzere bu çekirdeğe bağlı halde bulunan elektronun kütlesine oranıdır. Buna benzer pek çok parametre vardır.
Kuantum mekaniğinin anlamını çözme meselesi (aşina olduğumuz dünya ve onun meseleleri ile kuantum mekaniğinin nasıl bir bağ içinde olduğunu çözmek) 20. yüzyılın erken dönemlerinde var olan en büyük entelektüel meselelerden biriydi. Bilim insanı olmayanlara kuantum mekaniğinin matematiğini ve fiziğini izah etmek belki imkansız olsa da, onun kavramsal problemlerini ve bilmecelerini örneklendirmek ve bu örneklendirmeler sayesinde yazarların ve sanatçıların kuantum mekaniği ve gerçek dünya arasında kurmaya çalıştığı bağları takip etmek mümkündür. Kuantum mekaniğinin ortaya çıkış hikayesinin kısa bir özetini kullanarak, ona ait terimlerin ve imgelerin sanat, edebiyat ve günlük konuşma dilinde nasıl ortaya çıktığını kendi içinde izah edebiliriz.
Sayfa 7 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Kuantum mekaniğini yorumlamanın bir çeşit hermenetik Rorşak testi gibi olduğunu keşfettik. Bu testte neden bazılarının kuantum mekaniğini doğu mistisizmi ile birleştirirken diğerlerinin ise onun var oluş nedenini bu teorinin keşfedildiği zamanın koşullarında etkin olan sosyal endişelere bağladığını öğreniyoruz.
Sayfa 7 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu
Newton'un çalışmaları felsefecilere yeni bir ödev de vermiştir. Pek çok filozof, Newton'un çalışmalarının, sonsuza dek uzanan ve bölünemeyen mekan ve zaman ve evrensel nedensellik gibi belli başlı bazı fikirlere dayandığını görmüştür. Ancak bu fikirler ne matematiksel gerçekler gibi kendiliğinden aşikar olan şeylerdi ne de günlük deneyimlerimizde görebildiğimiz şeylerdi. O halde neden bu fikirler bu denli bütünleşmiş görünüyordu? Alman felsefecisi Immanuel Kant, deneyimin bizzat var olması için bu fikirlerin gerekli birer koşul olduğunu gösterdi. Aksi halde insan bilincinin var olması mümkün olamazdı. Bunlar, algılarımızdan gelen verilere ve deneyimlerimize düzeni ve tutarlılığı ve Newton'un yasalarına da geçerliliğini veren formda organize eden mental yazılımımızın bir parçasıdır. Newton'un, kütle çekimi gibi olaylar için içsel nedenlere yönelik hipotezler aramayacağını söylediği gibi Kant da, fenomen yerine nomen olarak isimlendirdiği ve şeylerin onları nasıl deneyimlediğimizden ayrı olduğuna yönelik hipotezler aramayacağını söylemiştir.
Sayfa 19 - İstanbul Bilgi Üniversitesi YayınlarıKitabı okudu