Aslında trompet eğiticisi olan ve aynı zamanda dublaj çevirmenliği yapan yazarın 2.öykü kitabı. Maksimum üç-dört sayfalık küçük küçük hikayelerden oluşuyor. “Karakterlerin gerçekliği sayesinde yaşanmış bir olaydan esinlendiği ibaresine rastlamasanız bile, yaşanmışlık hissine kapılabilirsiniz.” demiş ön sözde yazar. Doğru. Tamamı herhangi bir arkadaşımla sohbet ederken duyabileceğim, anlatabileceğim türden. Sorun şu ki, şu anda sohbet etmeyi değil, kitap okumayı tercih ederdim. Olaylar sıra dışı olsaydı, tatlı bir sonbahar akşamı sevgilisiyle parkta otururken meteor yağsaydı demiyorum. Sıradan olayları sıra dışı anlatabildikleri sürece onlar yazar, biz okuruz diyorum. Okuduğum bir kitap beni hayal kırıklığına uğrattığında gerçekten moralim bozuluyor, orantısız eleştirebiliyorum, susmalıyım artık. Gerçi hiç yazmazdım ama eksik kitap bildirdiğinizde size de olmuştur, insan kendini kitabı tanıtmak zorunda hissediyor.