Tatlı bir bahar yağmurunun ıslattığı yemyeşil otlar ve ağaçlar arasında büyük ve şirin bir bina vardı. Şehirden biraz uzaktaydı ama hem yeşil hem geniş hem de büyük bir arazi üzerindeydi. Asıl binanın arkasında ambarlar, kulübeler, küçük bölümlere ayrılmış tarlalar, ağaçlar vardı. Hatta geniş duvarın arkasında söğütler ve onların altında küçük bir dere bile bulunmaktaydı. Bu binanın adı Plumfield veya Erik Bahçesi Okuluydu. Belki buraya sadece bir okul demek yeterli gelmeyecektir. Çünkü burada öyle güzellikler, öyle dostluk ve sevgiler paylaşıldı ki buraya "yuva" demek daha doğru olurdu.
Kitabın huzur verici olması, benim kitabı okumam için başlıca bir nedendi. Kitabın konusu, yetimhanede kalan öksüz, yetim, ve bakıma muhtaç çocukların günlük yaşantısı. Günlük ve sıradan bir kitap olsa bile, çocukların yaşadıkları şeyler, vicdanları ile yarışları, birbirlerine olan yardımları ve tabii ki yetimhanenin sahibi Mrs Jo ile Mr Bhaer'ın sevgi dolu, sabırlı yüreklerini okumak, anlamak benim için çok büyük bir zevkti. Her kitapta olduğu gibi, kitabın yüreğini okşadım ve ayrı bir tat aldım. Hayırlı okumalar, ve mutlu tatiller dileğiyle. :)
Annemin kitaplarından olan eski bir basımı elimdeydi. Okumak için yaşım fazla büyük olsa da çok keyif aldım bu kitaptan. Erik Bağı okulundaki çocukların yaşamları, yaptıklarından öğrendikleri aralarındaki iletişim, bağlılık beni çok etkiledi. Bence yaşınız büyük olsa bile bu kitaba şans vermelisiniz.
Çocukların empati duygusunu geliştirecek, mutlaka her çocuğun okuması gereken bir kitap. Düşünebilen, sorgulayan, hisseden, duygudaşlık kuran çocuklar iyi çocuklardır. O yol biraz da bu kitaplardan geçiyor. Ama bu demek değil ki, yalnızca çocukken okunacak bir kitap. Bu kitap her yaşta okunabilir.
Bayan Biher konuşmaya katılarak "Bu büyülü değnek içten gelen sevgiden başka bir şey değildir." dedi. Bay Hayd "Bu büyük sevgiyle böyle bir başarıya ulaştığınızı çekinmeden söyleyebilirim. Keşke herkes bu başarınızı örnek alabilse..."
Okulda günler neşeli, mutlu ve huzurlu bir şekilde geçiyordu. Temmuz ayı gelmişti. Çocuklar kısa süren ders saatleri dışında bütün zamanlarını açık havada geçiriyorlardı..
Tatlı bir bahar yağmurunun ıslattığı yemyeşil otlar ve ağaçlar arasında büyük ve şirin bir bina vardı. Şehirden biraz uzaktaydı ama hem yeşil hem geniş hem de büyük bir arazi üzerindeydi. Asıl binanın arkasında ambarlar, kulübeler, küçük bölümlere ayrılmış tarlalar, ağaçlar vardı. Hatta geniş duvarın arkasında söğütler ve onların altında küçük bir dere bile bulunmaktaydı. Bu binanın adı Plumfield veya Erik Bahçesi Okuluydu. Belki buraya sadece bir okul demek yeterli gelmeyecektir. Çünkü burada öyle güzellikler, öyle dostluk ve sevgiler paylaşıldı ki buraya "yuva" demek daha doğru olurdu.