Suruçta görev yapan doktor Mithat’ın anne ve babasının kaybından sonra münzevi bir hayat sürerken,çocukluğunda gördüğü büyük halası Yurdanur hanımın vefat haberi gelir ve kendisine bir köşk miras kalır,İstanbul’a gider.Köşkte bir sürprizle karşılaşır,Yurdanur halanın eşi Yüzbaşı Şevket Kemal beyin 1900’lü yıllarda Osmanlıca yazılmış notlarını bulur ve yanına alarak Suruç’a geri döner.Kendi gibi yine kayıplar yaşamış olan tek arkadaşı Edebiyat öğretmeni Murat beye notları gösterir,çevirisini yapmasını ister.Böylelikle her ikisininde gündelik,olağan hayat akışlarına bir renk ve meşgale gelir,hikaye başlar.
Günümüzün kronikleşmiş sorunlarını okurken,bir anda 1900’lü yıllara tarihin tozlu sayfalarına ışınlanıverirsiniz.
Hayal ile gerçek!Geçmiş,gelecek ve şimdinin birlikteliğiyle harmanlanmış,Muhtelif Evhamlar öykü kitabında olduğu gibi yine tasviri bol hayal gücünü coşturan,insana dair her duygunun işlendiği muazzam kurgu…
”İnsan hiçbir ümidi kalmayınca,her gün kendini tekrarlayan hayatın altında ezilir.”
”Her zaman,ama her zaman,bir gün evveline göre daha fazla yaşayabilir insan.Neden olmasın?Daha uzun değil,daha huzurlu değil,daha fazla;belki kısacık ama daha fazla.”
”Ne kadar uzağa gidersen git ya da ne kadar hızlı koşarsan koş,ipin nereye bağlıysa,onun etrafında dönersin.İster fizik de sen buna,ister hayat,bu işler böyle.”
”Hayattaki tüm mücadelemizi,bir sabah vakti şu güzel kahkahaları duyabilmek için veriyoruz.”