Puanım 2/5 (%42/100)
Hoffmann'ın daha önce Matmazel de Scudery kitabını okuyup çok beğenmemiştim. Daha bilindik ve sevilen Kumadam birçok kez önerildi. Karanlık Kitaplık serisinde çıkınca (kapak tasarımına da bayıldığım için) kaçırmayayım dedim. Scudery'ye göre daha güzeldi ama yine de kitabı bitirdikten sonraki düşüncem "eehh işte" yani oldu. Nathanael'in mektubu ve çocukluğunda yaşadığı anı ile başlıyor Kumadam. Başları gerçekten ürpertici ve ilgi çekiciydi, özellikle Kumadam'ın betimlemesi ve ilk geldiği sahne gerçekten hoştu. Fakat bir anda anlatım mektup formatından çıkıp 3. kişiye geçiyor ve oradan sonra kaybolmaya başladım. Her şey bir anda hızlı olmaya başlıyor, neredeyiz, hangi karakteri takip edeyim derken hikaye bitti. O yüzden hikayenin ortalarını pek beğenmedim, sonlara doğru toparladı fakat sonu da pek beklediğim gibi değildi onun yerine Nathanael'in çocukluğunda yaşadığı garip olayları mektuplaşma üzerinden öğrenmeye devam etsek çok daha hoş olurdu diye düşünüyorum. Klişe gotik elementlerin bol olduğu, Kumadam karakterini sevdiğim fakat genel olarak sıkıcı bulduğum bir hikaye oldu. Kumadam hikayesine ek olarak Issız ev adında bir hikaye daha koyulmuş o da fena değildi, özellikle sonunu beğendim. Kısacası kitap için "eh işte" veya "fena değil" gibi şeyler diyebilirim.