O'nu Hallak olarak, yani bir kez değil, sürekli yaratan olarak tanımayan; ihtimal ki, onu bir Ilk Muharrik' olarak görmek- le yetinecek ve sonraki zamanları ve oluşları esbaba, tabiata, tesadüfe şansa, vesaireye taksim edebilecektir.
Madem Allah 'bütün güzel isimler O'nun olan'dır ve madem tevhid hakikati en güzel kıvamını bütün güzel isimleri O'na has kılmakla bulmaktadır; o halde, "La ilahe illallah" ın "La rabbe illallah," "Lá hâlika illallah," "lá rázika illallah" súretindeki her bir ism-i ilahiye mahsus açılımları da kalblerimize nakşolunmalıdır. Yoksa, Allah'a ulûhiyetinde şerik koşmazken, açık veya gizli, rububiyetinde, rezzakiyetinde, hallakiyetinde.. O'na şe rikler koşulması olasıdır. Kur'ân-ı Hakim'deki "Allah'ı gereği gibi tanıyamadılar" (Hacc, 22-74) misali âyetler mütalaa olunurken, tev hidin esmâ-i hüsnaya bakan bu açılımı da dikkate alınmalıdır.
Hüd süresinin 117. âyetinde..."Rabbin, ahalisi muslih olduğu halde bir beldeyi helâk etmez" buyurulur. Fakat, "Rabbin, ahalisi salih olduğu halde bir beldeyi helâk etmez" buyurulmaz. Bu da demektir ki, Rabbü'l-âlemin bir belde ahalisini salih oldukları halde-muslih de olmadıkları için helâk edebilir!
Ama o sürece henuz başladığı an, insan 'meseleyi bitirdiği' zannına düşmektedir. İşte böylelerin azığı ve yakıtı fazla zaman geçmeden bitmekte: hayat binegi tökezlemektedir.