“Sana neyi infak edeceklerini soruyorlar. De ki ...” (bakara 215)
“Sana haram aylarda savaşmayı soruyorlar. De ki ...” (bakara 217)
“Sana yetimler hakkında soruyorlar. De ki ...” (bakara 220)
“Sana hayızdan soruyorlar. De ki ...” (bakara 222)
“Sana nelerin helal kılındığını soruyorlar. De ki ...” (maide 4)
“Sana savaş ganimetlerini soruyorlar. De ki ...” (enfal 1)
“Sana kıyametin zamanını soruyorlar. De ki ...” (a’raf 187)
Demek ki Muhammed (as), kendisine sorulan soruları kendi görüşleri (Nebi’nin hadisleri) ile değil kendisine gelen vahiy ile yani Resul olarak (ayetlerle) cevaplıyordu. Çünkü onun yegane bilgi (ders) kaynağı Kur’an’dı.
Resulullah'a vahyedilen Kur'an, sıfırdan bir din ortaya çıkarmış ve daha önce hiç bulunmayan hükümler getirmiş değildir. Kur'an, Allah'ın ezeli ve ebedi dini olan İslam'ın tahrif edilen kısımlarını onarmak ve önceki kitapları muhafaza altına almak için gönderilmiş bir kitaptır.
Sayfa 326 - Süleymaniye Vakfı YayınlarıKitabı okudu
Kur'an'ın nazil olduğu dönemde kafirler de dahil 2Biz bu Kur'an'ı anlamıyoruz2 diyen hiç kimse çıkmadı. Yani Ebu Bekir de Ebu Cehil de Kur'an'ı anladı. Ama Ebu Bekir anladı ve inandı, Ebu Cehil ise anladı ve inanmadı. Aradaki fark budur.
Sayfa 259 - Süleymaniye Vakfı YayınlarıKitabı okudu
Kur'an, din ile hiçbir bilgisi olmayan, Allah'ı bilmeyen, Allah'ı inkar eden bir topluma gönderilmiş de değildir. Aksine tüm bunları bilen, Allah'a iman eden ama imanına şirk bulaştıran bir topluma gönderilmiştir.
Sayfa 326 - Süleymaniye Vakfı YayınlarıKitabı okudu