"Tevrat ve İncil, bu dinlerin kendi salikleri tarafından ,yüzyıllar boyunca tartışılabildiği, hallaç pamuğu atılır şekilde eleştirilebildiği, hatta 'uydurmadır' , 'yalandır' diye inkâr ya da alay konusu edilebildiği halde, Kur'an böyle bir sınava, böyle bir denemeye, böyle bir elemeye muhatap kılınmamıştır. Bunun başlıca nedenlerinden biri, Muhammed'in Kur'an konusunda hiçbir eleştiriye olanak tanımaması, bu yasaklamayı Tanrı'dan geldiğini söylediği korkutucu hükümlere dayatmasıdır. Her ne kadar henüz güçsüz bulunduğu Mekke döneminde de aleyhte konuşanlara karşı sert çıkışlar yapmakla beraber, asıl Medine'ye geçtikten sonra, oradaki Yahudilerin ya da müşrik Arapların kendisini birtakım sorularla güç durumda bırakmaları ve kendi taraftarlarından bazı kimselerin de soru sormaya kalkışmaları üzerine, soru sorulmasını kendisi bakımından çok sakıncalı bulmuş ve yasaklamıştır.... Bu konuda Tanrı'dan vahiy geldi diyerek... şu ayeti koymuştur: "(Ey Müslümanlar!) Yoksa siz de daha önce Musa'ya sorulduğu gibi peygamberinize sorular sormak mı istiyorsunuz? Kim imanı küfre değiştirirse şüphesiz dosdoğru yoldan çıkmıştır."(Bakara, 108)