dünyamıza iki gözümle bakmak istersem, tam olarak üst üste iki dünya görüyorum: Biri parlak ve aydınlık, adamakıllı net bir dünya; öteki bulanık, hafifçe karanlık, birincisinin birazcık üstünde bir dünya. Bunun doğal sonucu olarak, gayet düzgün, güzel kaldırımlı olan bir sokakta yürürken, kimi zaman, lağım deliğinden çıkan bir fare gibi, bir güvensizlik ve tehlike duygusuna kapılarak ansızın duruyor ya da neşeli bir dostumun yüzünde bir yorgunluk ve keyifsizlik belirtisi buluyor; ardından, yorucu bir uyumsuzluk duygusuna kapılıyorum;
İnsanların yaşamı, karanlıklardan çıkarak bir süre bir mum ışığı çevresinde toplandıktan sonra, herkesin kendi karanlıklarına dönüp yok olmasından ibarettir.
...bir yaranın kurumuş kabuğu gibi babasından kopacağını anladığı güne dek, o küçük şişkonun duyduğu her bedensel acıyı hemen kendisinin de duyacağından hiçbir zaman kuşkulanmamıştı.