"Hayatımın en dolu, en manalı zannettiğim bir devresi birdenbire boşalmış, bütün manasını kaybetmişti."
"Tesadüf seni önüme çıkarmasaydı, gene aynı şekilde, fakat her şeyden habersiz, yaşayıp gidecektim. Sen bana, dünyada başka türlü bir
hayatın da mevcut olduğunu, benim bir de ruhum bulunduğunu öğrettin. Bunu sonuna kadar götüremediysen, kabahat senin değil... Bana hakikaten yaşamak imkânını verdiğin birkaç ay için sana teşekkür ederim. Böyle birkaç ay, birkaç ömür kıymetinde değil midir?"
Okumaya başladığımda beni bu kadar etkisi altında bırakacağını tahmin etmemiştim. Neden bu kadar geç okumuşum dedirtti bana.
Kitap başlarda Raif Efendi'nin sıkıcı, monoton geçen hayatını, çevresindeki insanların ve ailesinin ona karşı acımasız tavırlarını anlatıyor. Dışarıdan saf, enayi olarak görünen bu adamın aslında içinde büyüttüğü farklı bir dünya var. Kimselere anlatamadığı bu dünyasını kara kaplı bir deftere yazıyor. İş yerindeki arkadaşının bu defteri okumasıyla aslında Raif Efendi'nin neden bu kadar insanlardan uzaklaştığını, kendini kapattığını öğreniyoruz.
Bu kitabın bana neler hissettirdiğini, hangi duygulara götürdüğünü anlatacak olsam benim de Raif efendi gibi en baştan anlatmaya başlamam gerekir sanırım.
Keyifli okumalar..
"Yaşamak, tabiatın en küçük kımıldanışlarını sezerek, hayatın sarsılmaz bir mantık ile akıp gidişini seyrederek yaşamak; herkesten daha çok, daha kuvvetli yaşadığını, bir ana bir ömür kadar çok hayat doldurduğunu bilerek yaşamak... Ve bilhassa bütün bunları anlatacak bir insanın mevcut olduğunu düşünerek, onu bekleyerek yaşamak."