Mareşal, "Dersim İslahı" için ilk aşamada şunları önerir:
A — Ana yolların inşası
B — Silahların toplanması
C — Reislerin, bey ve ağaların, seyitlerin bir daha gelmemek üzere Batı Anadolu’ya gönderilmeleri
D — Reisler alındıktan sonra halkın da en şerir olanların Dersim’den uzak ovalara şevki ve öz Türk köyleri içine dağıtılmaları, Dersim’de kalacak olanları da reislerden alınacak olan araziye bağlamak teşkil eder.
Mareşal Çakmak, Dersim’den çıkarılmaları gereken aşiret reislerinin adlarını tek tek saydıktan sonra ikinci aşamada da şu önlemleri sıralıyor:
A — Düzeni sağlamak için dağ livası (iki alay dan oluşan askeri birlik) bulundurulması,
B — Gereken yerlere blok havuzlar yapılması,
C — İdari yapıyı yeniden düzenleyip iyileştirmesi,
D — Yerli memurların tümüyle çıkarılmaları, Dersim’e iyi memurların tayini,
E — Yüksek memurlara adeta koloni İdarelerindeki yetkilerin verilmesi,
F — Propagandaya kuvvet verilmesi ve Türklüğün telkini,
G — Kürtçe yerine Türk dilinin yerleştirilmesi için gereken bilimsel ve idari yetkilerin alınması.
Mareşal Çakmak «özetle» diyordu:
1 — Dersim’de bugünkü durumun devamı tehlikelidir. Bu durumun devamı Dersimlilerin mane viyatlarını kuvvetlendiriyor,
2 — Dersimli okşanmakla kazanılmaz. Silahlı Kuvvetlerin müdahalesi Dersimliye daha çok tesir yapar ve iyileştirmenin esasını oluşturur,
3 — Dersim önce koloni gibi ele alınmalı, Türk toplumu içinde Kürtlük eritilmeli, ondan sonra ve yavaş yavaş öz Türk hukuku uygulanmalıdır.
İsmet Paşa’ya «İnönü» soyadı 26 kasım 1934 tarihinde Atatürk tarafından verildi. Bu tarihten sonra resmi yazışmalarda «Başvekil İsmet Paşa» değil «Başbakan İsmet İnönü» olarak adlandırıldı.
Tutuklu bulundukları İstanbul Kartal Askeri Ceza evinden tünel kazarak kaçmayı başaran Çayan ve arkadaşları, Ankara Sıkıyönetim Komutanlığı 1 Nolu Askeri Mahkemesince ölüm cezasına çarptırılan Deniz Gezmiş, Yusuf Arslan ve Hüseyin inan haklarındaki kararın infaz edilmemesini isteyen bir bildiriyi Ünye'de kaçırdıkları ingilizlerin şifreli kasasına bırakmışlardı.
_____________________________________
Mahir Çayan ve arkadaşları, 26 Mart 1972 günü Ünye Radar Ussü'nde çalışan biri Kanadalı, ikisi İngiliz üç teknisyeni kaçırıp Tokat’ın Niksar İlçesi Kızıldere köyünde muhtar Emrullah Arslan’ın evinde saklanmışlardı.
Rehin alınan elleri arkalarından bağlanan teknisyenlerde Çayan'ın arkadaşlarınca hemen orada kurşuna dizildiler.
Doğudan başlayan büyük akınla Batıya doğru Türk soyunun yayılışı bütün dünya için eşi bulunmaz bir iyilik olmuştur." diye başlayan Encümen gerekçesinde, Türklerin uygarlık tarihinde önemli bir yer tuttuğu, çabuk ürediği ve üreyince de ateşli ülkü eri olarak uygarlık ışığı saçtığı övgülü ve edebi sözcüklerle açıklanmakta, Yörük ve Türkmenlerin katıksız Türk oldukları, Osmanlı devrinde bu Yörük ve Türkmenlerin başıboş kışlak ve yaylalarda bırakılıp, Türk varlığı içinde benliklerinin eritilmediği, Osmanlı imparatorluğu'nun güttüğü "ümmetçilik siyaseti"nin Türk varlığında toplanması gereken kültürlü ve ülkülü yurttaşları değil her inanışta bulunması istenen değişik dilli ve değişik ülkülü insanlar istediği anlatılmakta, bu siyaset eleştirilmektedir.
Samsun milletvekili Ruşeni Bey;
Osmanlı saltanatında Türklerin Araplaştırılmasından yakınıyor, Mustafa Kemal ile birlikte «Türk milletinin dili bir, duygusu bir, kültürü, ülküsü» olacağını belirtiyordu.