Kürt Sorunu kitaplarını, Kürt Sorunu sözleri ve alıntılarını, Kürt Sorunu yazarlarını, Kürt Sorunu yorumları ve incelemelerini 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Kürtler Hz. Ömer döneminde, 637 yılından itibaren Müslümanlığı kabul etmeye başladılar. 639 tarihinde Kuzey Suriye ve Güneydoğu Anadolu’nun Müslümanlarca alınması ve 634’te Kadisiye Savaşı ile İran’ın yönetiminin tümüyle Müslümanların elinde geçmesinden sonra Kürtler arasında Müslümanlık büyük bir hızla yayılmaya başladı. Kürtler, Müslümanlığı Türklerden 200 yıl önce kabul ettiler. Türkiye'nin en eski camii, 639 yılında tarihi Mar-Toma Kilisesi'nden çevrilen Diyarbakır Ulu Cami'dir. Bugün çok az sayıda Yezidi'nin dışında, Kürtlerin yaklaşık %98-% 99'u Müslümandır.
Hint-Avrupa dil grubundan olan Kürtçe; Farsça, Peştuca ve Belucice ile birlikte Hint-Avrupa dillerinin İran dilleri şubesine dahildir. Eklemli bir dil olan Türkçe ve Sami dillerinden olan Arapça ile hiçbir akrabalığı yoktur.
“Kürtlerin ana dilleri Hint-Avrupa dil ailesinin İran kolunun kuzeybatı alt grubuna mensuptur. Kürtçeye en yakın dil, Farsçadır. Kürtçe ile Farsça arasındaki yakın ilişki Almanca ile Danimarkaca arasındaki ilişki gibidir.”
Kürtçenin en fazla konuşulduğu iller
Hakkâri %88
Van %76,6
Diyarbakır %72,6
Mardin %66,4
Muş %64
Bitlis %62,4
Ağrı %60
Bingöl %56,5
Elazığ %52,9 şeklindedir.
Yeni nesillerin önemli bir bölümünün anadilleri (ilk öğrendikleri dil anlamında) Türkçedir. Dolayısıyla istatistiklerdeki “ana diliniz ne?” sorusu Kürt nüfusunun tespitinde yeterli olmayıp yanıltıcıdır. Anne ve babaları Kürtçe bilen, ancak kendileri Kürtçe bilmeyen milyonlarca kişi vardır.!
Kemal Burkay: “Bugünkü çağdaş ulusların hiçbiri saf bir aşiretin, ya da soyun ürünü değildir. Tarih boyunca aşiretler, soylar, farklı halklarla karışmış, kaynaşmış ve belli yurtlar üzerinde çağdaş uluslar doğmuştur. Bu durum Kürtler için de böyledir. Bu anlamıyla Kürtler için tek bir ortak atadan söz etmek mümkün değildir.”
Birçoklarına göre Kürt sorunu kısaca bir kimlik sorunudur. Bu yönüyle aynı zamanda bir demokrasi sorunudur. İnsanların doğuştan kazandıkları etnik kimlikleri, ana dilleri inkâr edilemez, baskı altına alınamaz ve yasaklanamaz. Bir ülkenin vatandaşları farklı dinlere, mezheplere ve dillere sahip olabilir. Bu farklılıklar ayrılmayı veya çatışmayı gerektirmez.
İnsanoğlu var olduğu günden beri insanın fıtratı, yapısı tartışılmaktadır. İnsanın aklı(beyni), duyguları(kalbi) ve nefsi(bedensel ihtiyaçları) olduğu noktasında hemen herkes müttefiktir. İnsanı sadece midesini düşünen bir varlık olarak kabul etmek eksik ve yanlış bir anlayıştır.
Türkiye’de Kürtlükle ilgili en masumane talepler yıllar boyu bölücülükle itham edilmiş, Kürt kelimesini ağzına almak bile suç sayılmış, zamanın Bayındırlık Bakanı, Mardin Milletvekili Şerafettin Elçi “Türkiye’de Kürtler vardır, ben de Kürdüm” dediği için 12 Eylül 1980 sonrası tutuklanarak cezaevine konmuş ve onbeş ay ağır hapis cezasına çarptırılmıştır.