Akış
Ara
Ne Okusam?
Giriş Yap
Kaydol

Kurtuluş Savaşı'nda Kadın Askerlerimiz

Fevziye Abdullah Tansel

Kurtuluş Savaşı'nda Kadın Askerlerimiz Sözleri ve Alıntıları

Kurtuluş Savaşı'nda Kadın Askerlerimiz sözleri ve alıntılarını, Kurtuluş Savaşı'nda Kadın Askerlerimiz kitap alıntılarını, Kurtuluş Savaşı'nda Kadın Askerlerimiz en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
Bu yazıyı çerçeveleyip asmalı.
Kara Fatma'nın hayata her sahada bir erkek gibi karışması mümkün olup olmadığı sorusuna verdiği cevabı da dikkate değer: "Bundan sonra erkek, kadın hep beraber çalışacağız. Kadın peçesiz ve yüzü açık gezmekle iffetini kaybetmez. Zaten memleket bizden o kadar çok hizmet istiyor ki... Bunlar arasında peçe ve çarşafı düşünecek halde değiliz. İstanbullu hemşirelerimize silahı kapıp cepheye gidin denilemez; fakat onlara düşen iş, silah kullanmaktan daha büyüktür. Şimdiden sonra Anadolu'ya gitmeli ve cahil Anadolu kadınının gözünü açmalı. Anadolu halkı, hele kadınları, İstanbullu hanımları seve seve karşılayacak, onların söylediklerini harfiyen yapacaktır. Kadın neden erkek kadar çalışmasın! Bugün Anadolu'da bir ailede iki erkek varsa, yanı başında on da kadın vardır, bunun için kadın, erkek hep beraber çalışacaktır. Bunun kimseye bir zararı yok, belki faydası çoktur"; "İşte ben ne okumak ne yazmak bilirim. Şimdi tahsilim olsaydı zarar mı ederdim"; "Çocuklarımız mutlak okumalıdır. Ben çok iyi biliyorum ki bugün Anadolu'da erkek ve kız bütün çocuklar okuyacak olurlarsa Anadolu'nun hali değişecek, Türk'ün yüzü gülecek işi düzelecek, bütün batıl düşünceler kalkacak, Türkler yaşamaya başlayacaktır. İşte bu nedenle, küçük kızımı okutmak için şimdiden çalışıyorum'' diyor. Bu röportajında, on üç yaşındaki küçük kızının da kendisi gibi harbe katıldığını, Kocaeli'deki bir çarpışma sırasında iki parmağını kaybetmiş olduğunu öğreniyoruz.
Sayfa 55 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
“Bir gün evvel yağan karların doldurduğu uzun yol­lardan geçerek Mahkememiz müfrezesiyle, Çerkeş önle­rinde kağnılarla cephane taşıyan bir kadın kafilesine rastgelmiştik. Beyaz bir geceyi andıran bir gündü; güneş bu­lutlara girmiş, tabiat kefenlenmişti. Mücessem bir hüzün halinde kalplere damlayan umumi sükuta bozan hiçbir ses yokta; ancak kağnıların ruhları ürperten ve sükuta besle­yen gıcırtıları derinden derine etrafı geziniyordu. Bu ses­lerde öyle bir esrar saklı ki sanki bütün muztarip ruhlar tekmil iniltisini bu sese vermişler ve sanki bütün mütevek­ kil fikirler, azme kalp olan tevekkülünü bu ağır revişe (yü­rüyüşe) terketmişler. "Bu kafileye yaklaştıkça bazenmbu uzun sükutu yırtan bir çocuk feryadı yükseliyordu. Kafileye yaklaştık ve selamlaştık. Biz soğuktan yamaçlar altında bile titrerken, tek yorganını da arabaya örten bir ninenin çıplak ayaklarla karları çiğnediğini görünce, içimde takdirle karışık bir merhamet sızladı. Arkasına sardığı peştemalı içinde ara sı­ra hıçkıran bir çocuğun üzerine bile örtmeden yorganını niçin arabaya serdiğini sormak fikrini duydum: 'Üşümez misin sen, nine?.. Bak çocuk donacak, yorganı örtsene!' diye arabanın üstünü işaret ettim. Bu sözü garip bir tarzda karşıladı; sormaya değer bir şey addedemiyordu galiba! Benim cevap beklediğimi de anlayınca, mukaddes birşeye teveccüh eder gibi kağnıya doğru koştu: 'Kar sepeliyor, millet malıdır, nem kapmasın evladım!' dedi ve yorganm uçlarını iyice serdi. Kar sepelemeye başlamıştı; o zaman anladım ki cephaneleri ıslatmamak için bu fedakarlığı ya­pıyor. O vakit, deminki merhametimden utandım bile.”
Reklam
Mustafa Necati, "ihtiyarlardan, çocuklardan başka, erkekleri az olan beş haneli köylerden beş yüz evlilerine kadar Anadolu'nun birçok yerlerini" görmüş, rastladığı kağnı kollarını da canlandırmıştır: "Uzun ve gölgesiz yollardan mkita'sız (kesintisiz, sürekli) bir akışla harp meydanlarına inen mübarek kafilelere her zaman rasgeldim; levha hiç değişmezdi; Zayıf öküzlerin çektikleri cephane yüklü arabalar ve bunların başlarında yanık yüzlü, çıplak ayaklı kadınlar, ihtiyarlar ve hatta çocuklar... Çok defa yolun kenarına çekilir, onların geçişini gözlerim yaşararak seyreder, kağnıların gıcırtılarını ilahi bir musiki gibi dinlerdim. Yalnız Cephe'de dövüşenler değil, bunlar da takdise layık birer kahramandı" diyor.
Sayfa 92 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
Bir zabit-Ey hemşire sarsana Şu çocuğu yorgana... Mosmor olmuş yavrucak; Vah zavallı, vah yazık! Köylü kadın: Doğru emme, ey kardeş görmez misin boram? Fişeklerin üstüne örtmüşüdüm yorgan. Varsın çocuk ıslansın... O, bunlara alışkın. Biliyorsun bir silah bugün bize bir asker Kadar lazım.. Onun için bozulmasın fişekler! Bugün benden babası silah ister ötede, Islanmasın fişekler; yanmam çocuk ölse de!
Sayfa 94 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
“Zayıf öküzlerin çektikleri cephane yüklü arabalar ve bunların başlarında yanık yüzlü, çıplak ayaklı kadınlar, ihtiyarlar ve hatta çocuklar... Çok defa yo­lun kenarına çekilir, onların geçişini gözlerim yaşararak seyreder, kağnıların gıcırtılarını ilahi bir musiki gibi din­lerdim. Yalnız Cephe'de dövüşenler değil, bunlar da takdise layık birer kahramandı.”
Hiç unutmam, yine böyle bir yürüyüş esnasında idi; dondurucu bir soğuk vardı. Kağnısının başında duran bir ihtiyar nineye yaklaşmış ve sormuştum: 'Nine, üşüyor musun?' Şu cevabı vermişti: 'Hayır oğul, üşümüyorum. Düşman, topraklarımıza bastığı günden beri içim yanıyor!'
Sayfa 97 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
Reklam
Altmış-yetmiş yıl oldu, çaldı bir cenk borusu, Vatanı baştan-başa kapladı uğultusu. Çepçevre kuşanmıştı düşmanlarla Türk Yurdu, Türk erkekleri her yerde düşmana karşı durdu: Bir ordu Tuna daydı, bir ordu Kafkasya da, Ya 'ni hem Avrupa da doğuştuk, hem Asya da... Düşmanların sayısı bizden üstündü on kat, Bizim yiğitliğimiz yüz kat üstündü fakat!
Sayfa 28 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
1920 Temmuz'unda Osmaniyye'deki müstahkem Fransız karargahı­na yapılan hücumda arkadaşlarının tereddüdünü gören Rahmiye, "Ben kadın olduğum halde ayakta duruyorum da, siz erkek olduğunu halde yerlerde sürünmekten ve sak­lanmaktan utanmıyor mısınız?" diye bağırarak arkadaşla­rını hücuma teşvik etmiş, Fransız karargahı önünde alnın­dan vurularak şehit düşmüştür.
Sayfa 66
Erkek arslan arslan olur da, dişi arslan arslan olmaz mı?
Sayfa 102 - Cumhuriyet YayınlarıKitabı okudu
"Milli Mücadele tarihimiz, biraz da bu mücadelede fedakarlık gösteren kadınlarımızın tarihidir. Bu sebepten, dünya bilir ve bilmeyenler de bilmelidir ki kadınlarımız da erkeklerimiz kadar arşlarıdır ve onlara dokunmaya ve hele onları kızdırmaya gelmez!"
98 öğeden 61 ile 70 arasındakiler gösteriliyor.