Son günlerde çok yoran kitaplar okudum şöyle ince, minnoş, sıcak bir kitap alayım araya demiştim ki yanlış seçim yapmışım yine aahh kuşlar...
Yaşar Kemal ile ilk tanışmam bu kitap oldu sanırım. Edebî yönüne söyleyecek sözüm yok tabii ki de konu işte... Verdiği mesaj özünde iyi olabilir belki ama derinine inip irdelemeden görünen manzara iç kıyıcıydı.
Kuşçuluk diye bir şey gerçekten varmış bir zaman önce. Sen kuşu yakala ben cennete gideceğim diye onu azat edeyim. Mantığıma hiç uymadı, iyi ki de denk gelmedim. Çember sakallı bir mümin de ben olurdum hikâyedeki gibi...
Karakterlerin az ve öz olması okumayı kolaylaştırıyor. Başta ki Tuğrul'un ilerleyen zamanda bir gölgeye dönüşmesi garip geldi. Anlatıcı kendi gözüyle olayları anlatırken vurgulamak için sonunu onu da eklemiş sanırım.
Bazı yerlerde olay akışı çok hızlı gerçekleşti, burada konuşan iki kişi bir cümle sonra başka bir yerdelerdi vs. 45-55 arası olmasa da olur detaylar vardı amacını anlayamadığım.
Insanların merhamet, vicdan muhasebesini kafesteki kuşu salıvermeye bağlamak hoşuma gitmedi. Son kısmı hele, öyle olmazsa böyle olur göz dağı gibi vurucuydu evet ama beni iyice sinirlendirdi. Bi mutlu son olsaydı keşke ama yazarın tercihi tabii ne diyelim.