Ben Kutadgu Bilig’i dönemin özgün Türkçesinden bir şeyler bulabilmek için almıştım.
Fakat İş Bankası Yayınları öyle bir çeviri yapmış ki, değil dönemin orijinal Türkçesi günümüz Türkçesini bile, uyduruk ve sürekli güncellenen yapay Türkçeye kurban etmiş.
Kitap Süleyman Çelebi’nin Mevlid’i veya cami vaazları gibi baştan sona lidere / güçlüye / kahramana sorgusuz sualsiz tapınma ve itaatle ilgili, cahilce ve sıradan öğütlerden oluşuyor.
Söylenecek, dinlenecek sözü olan, kendine ve kendi sözüne güvenen insanlar her cümlede tanrı, din, iman ya da bir kahramana vurgu yapma ihtiyacı hissetmez ama sözünüze, tezinize ve kendinize güvenmiyorsanız, kutsallara dayanma ihtiyacı hissedersiniz.
Yusuf Has Hacib’in yaptığı da çok bilinen boş lafları, kutsallara dayanarak değerli kılma çabasından ibarettir maalesef.
Eserde o kadar çok tekrar var ki, aynı öğütler
Kün-Togdı: Hakan,
Ay-Toldı: Vezir,
Ögdülmiş: Vezirin oğlu,
ve Odgurmış: zahit arasında “bitse de kurtulsam” dedirten türden tekrarlanıp durur…
Türkçenin en eski üç büyük yazılı kaynağı olan Orhun Yazıtları, Dîvânu Lugâti't-Türk ve Kutadgu Bilig’i tabi ki okuyacağız ama bunları moda Türkçe ile yazılmış olanlarını değil, orijinal metinleri de verilen kaynaklardan okumak daha faydalı olur diye düşünüyorum.
İş Bankası Kültür yayınlarının eserini okumaktan elbette pişman değilim. Zira bir yayının ne kadar aslından koparılabileceğini, tahrif edilebileceğini öğrendim.
Okuyarak kalın.