Cumhuriyet Devrinde Bir Köy Hocası

Kutuz Hoca'nın Hatıraları

İsmail Kara

Quotes

See All
"Duanın iki kanadı vardır: Helâl yemek, doğru söylemek."
Birgivi-İzharKitabı okudu
Hüznüyle olma mahzûn şâdına olma gurûr Bu dünya zıll-i hayaldir ne gam bâkî ne sürûr
Reklam
Dursunali ağabeyimin herhalde ilkokulda iken ezberlediği bir mısrayı hatırlıyorum: "Yükselen mazlumun âhı arıyordu Allah'ı"
İyi ki Hatıratlar var
Rize'de olduğum sene Türkçe ezan kararı çıktı. Ben de sözlerini ve makamını ezberledim. Çocuk olduğum için Türkçe ezan ve makamı benim için biraz da eğlence idi. Yaşlı hocaların bu işten çok rahatsız olduklarını, bir kısmının Türkçe ezan okunurken yere baktıklarını, haya ettiklerini, ağladıklarını sonraları fark edecek ve anlayacaktım. Köye döndüğüm zaman ezanların okunmadığını farkettim. Meğer kimse Türkçe ezan okumayı bilmiyor, öğrenmek de istemiyor! Büyük Cami'nin imamı olan Oflu Serdar Hoca yalnız sabah ezanını Arapça olarak minareden okuyor, diğer ezanları adeta sükutla geçiştiriyordu. Bu tavrı dedikodulara ve şikâyetlere sebebiyet verdiği için Türkçe ezan okumayı bilen biri olarak iş bana düştü. Sonra Pamuka Mustafa (Akyıldız) da öğrendi. Kaderin bir cilvesi olarak ezan aslî haline döndüğü zaman da ben Büyük Cami'de imamdım. Yeni karardan haberim olmadığı için ezanı Türkçe okumaya başladım. Caminin önünde oturan cemaattan haberi duyanlar vardı; bana bağırmaya başladılar. İlk anda ne olduğunu, ne dediklerini anlamadım, anlayınca da şaka zannettim. Ciddi olduğuna kanaat getirince Arapça okumaya başladım. Minarede idim; bir de ne göreyim, ezanın aslıyla okunduğunu duyan kadın erkek herkes camiye doğru koşarak gelmeye başladı, uzak evlerde ise insanlar avluya, balkonlara çıktılar. Bir bayram havası, bir ba'sü bade'lmevt yaşandı o gün. O zaman yasağın ne kadar rahatsızlık verdiğini ve halk tarafından kabul görmediğini farkettim. Halkın Demokratlara temayül göstermesini sağlayan unsurlardan biri de budur.
Hoca yanında torunlarından bir, bazen iki tanesini de bulundururdu. Zeki fakat yaramaz çocuklardı. Onlara hem kızar hem de " Çocukların ruhları büyük ama cesetleri küçük. Onun için ruh cesetleri hoplatıyor, yerlerinde duramıyorlar" derdi.
Sayfa 55 - Dergâh Yayınları, Ahmet Kumkum Hoca
1934 yılında yapılan yeni düzenleme sadece Diyanet İşleri Başkanının sarıkla dolaşabilmesine müsaade ediyordu... Bu karar müftü Nuh Efendiye de tebliğ edildi. Müftü Efendi çok sıkıntılı bir duruma düşmüştü. Eski hocalardan Antin Osman Efendi müftünün yanına gelmiş ve "Vali kimdir de bize şapka için tebliğ de bulunacak, biz birer fötr şapka alıp takalım, sokakta gezelim, o da işitsin" diyerek onu ikna etmiş. Ikisi satın aldıkları fötr şapkayı takınarak sokağa çıkmışlar. Müftüyü bu şekilde gören esnaf dükkânlarının içlerine doğru kaçıştılar, sokaktaki halk da kaçıştı; müftü efendiyi - esnafın ifadeleriyle- bu " feci " halde görmekten utanıyorlardı. Halbuki müftü efendi sokağa çıktığı zaman veya evine gidip gelirken halk ve bütün esnaf ayağa kalkar, onun vereceği selamı almayı şeref kabul eder, hürmet gösterirlerdi.
Sayfa 190 - Dergâh Yayınları
Reklam
Yangın İçinde Düğün
Düğün günü geldi çattı, benim ne doğrudürüst giyecek elbisem ne de cebimde para var. Ayrıca komşunun evinde evleniyoruz. Zevcemi de henüz hiç görmüş değilim.
Sayfa 125 - dergâh yayınları
100 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.