"Beni her gün düşünmüyorsundur," dedim.
"Hayır," dedi. "Neden düşüneyim ki?"
"Doğru neden düşünesin ki," dedim. "Ben de seni her gün düşünmüyorum." Ama bu doğru olmadığından ekledim: "Aslında ben düşünüyorum."
"Düşünmen gerekmez," dedi sırtı dönük.
"Evet gerekir," dedim.
••••
Petterson'ın duru anlatımı, yanlızlığı, sevgi açlığını, içten içe ölmeyi anlatışı çok dokundu bana. 37 yaşındaki Arvid boşanma eşiğinde, annesi kanser. Daha da üzücüsü kendisi yaralı. Yazar büyük yaralar göstermiyor, içimizi dağlamak için kılı kırk yarmıyor. Bir şimdi, bir geçmiş ile Arvid'i anlatıyor sadece. Tekliğini, çokluğunu, üşüyüşünü, yanışını.