Lanetlenmiş Ağustosböcekleri Sözleri ve Alıntıları
Lanetlenmiş Ağustosböcekleri sözleri ve alıntılarını, Lanetlenmiş Ağustosböcekleri kitap alıntılarını, Lanetlenmiş Ağustosböcekleri en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
... herkesin yaşama hakkının dokunulmaz sayılmadığı bir toplumda dokunulmaz olan hiçbir hayat yoktur; ölümleri umursananlar ve umursanmayanlar diye sınıflandırma alışkanlığını edinmiş bir toplum, hayatın kendisini bir bütün olarak yadsıyor demektir.
... Çünkü ağustos böcekleri de bir zamanlar insandı. Hep şarkı söyleyebilmek için yemeye , içmeye ve sevmeye son verdiler. Şarkılara kaçışları sırasında gittikçe daha da kuruyup küçüldüler...
"Ben, manevi miras olarak hiçbir ayet, hiçbir dogma, hiçbir donmuş ve kalıplaşmış kural bırakmıyorum. Benim manevi mirasım bilim ve akıldır... Zaman süratle ilerliyor, milletlerin, toplumların, kişilerin mutluluk ve mutsuzluk anlayışları bile değişiyor. Böyle bir dünyada, asla değişmeyecek hükümler getirdiğini iddia etmek, aklın ve ilmin gelişimini inkar etmek olur... Benim Türk milleti için yapmak istediklerim ve başarmaya çalıştıklarım ortadadır. Benden sonra beni benimsemek isteyenler, bu temel eksen üzerinde akıl ve ilmin rehberliğini kabul ederlerse, manevi mirasçılarım olurlar."
Sonuçta kendisine, tuttuğu partinin dışında kalan partilerden nefret etme bilincinin aşılandığı bir toplum ise, hiçbir demokrasi sınavından başarıyla çıkamaz.
Kendi hayatı karşısında seyirci konumunu almak, insana her şeyden önce bütün yerleşik yargılarını, kökleşmiş düşüncelerini yeniden sınama fırsatını verir. Bu fırsatın değerlendirilmesiyle, bazı doğru sanılanların yanlış, bazı yanlışların da aslında doğru olduğu sonucuna varılabilir.
Son zamanlarda hep şunu savunuyorum: Nüfusu seksen milyonu zorlayan ülkemizde, çok değil, sadece on bin tane gerçek anlamda "roman okuru" olabilseydi -yetişseydi, yetiştirebilseydik!-, bugün epey farklı bir yerlerde olabilirdik!
Biliyorum; hep yakınıyorsunuz.
Duyuyorum.
"Bu kadar tepkisiz toplum olur mu?" diye soruyorsunuz örneğin.
Ya da diyorsunuz ki: "Hiç birey yok mu bu toplumda? Herkes olup bitenlere kızar gibi, ama sonuçta herkes yürüyüp kendi işine bakıyor!
Şöyle dediğiniz de var: "Düşünen insan bu kadar az mı bu ortamda?
...
Hayatın anlamına gelince, kanımca bu konu ne fazla büyütülmeli ne de hayatla bağlantıyı kesecek ölçüde soyutlaştırılmalı. Bu bağlamda bilinmesi en çok önem taşıyan nokta belki de şudur: Hayatın genel anlamı diye bir şey yoktur, her hayatın kendine özgü bir anlamı vardır ve o hayatın sahibinin insan ve birey olmak adına asıl yapması gereken, hayatın anlamını kendisiyle ilintisiz soyut düzlemlere sürüklemek değil, fakat kendine düzenleyeceği yolculuklar aracılığıyla kendi hayatının anlamına varabilmektir.
Çünkü, diyorum kendi kendime, artık her şeyin çoktandır ucuza gitmeye başladığı bir ortamda ve zamanda, belki hayatını ucuzlatmamakta direnmek de -en azından bazıları için- ayakta kalabilmenin kendine özgü bir yoludur...