"Galiba, hamile olabilirim. Belki."
Zach'in elleri düştü ve onun solgun yüzüne baktı. Kanının
çekildiğini ve midesinin ağırlaştığını hissetti. "Bana şaka
yaptığını söyle."
"Keşke şaka yapıyor olsaydım."
Yer yarıldı, açıldı ve sanki dibi çıktı. "Nasıl emin olabiliyorsun?"
Adele çayından bir yudum aldı. Sıvı, boğazını ısıttı ve
midesini bulandırdı. Başını kaldırıp Zach'in kahverengi gözlerine
ve alnını kırıştıran çizgiye baktı. "Altı tane hamilelik
testi yaptım ve hepsi pozitif çıktı."
Sonunda, birkaç dakika sonra babası ona doğru baktı.
Güldü ve el sallamak üzere elini kaldırdı. Tiffany de ona el
salladı ve babasının gülümsemesi daha da yayıldı. Babasının
gözlerindeki ifade, Tiffany'nin elini yavaşça indirmesine ve
belinden dönerek arkasına bakmasına neden oldu. Bakışları
birkaç metre ötede ayakta duran Adele'le Kendra'ya takıldı.
Tiffany önüne döndü ve babası yanına gelmesini işaret etti. Sol
ayağının yanında duran yeşil-siyah stadyum koltuğunu kaldırdı
ve zikzak yaparak kalabalığı yarmaya çalıştı. Tam babasına
ulaşacakken, babası elini uzattı, fakat Tiffany'e erişmedi. Tiffany'nin yüzünden birkaç metre ötede, babası, Adele'in elini
yakaladı ve onu kendisine çekti.
"Affedersiniz," dedi babası, kendisiyle sohbet etmeye çalışan
birine. Bir elini Adele'in beline, bir elini de yanağına
koydu ve orada, bütün kasabanın önünde, onu öptü.