"Avuç içlerindeki çizgilere benzerdi yaşamın gelgitli yolları. Her bir yol birbiriyle kesişir, her bir köşe başı ise bir diğerine merhaba derdi; ama bazı yolların çıkışı olmazdı. Can havliyle koşturup bir çıkış aramanıza rağmen, sonuç hep hüsrana çıkardı. Işığı olmayan buzdan sokaklardı bunlar. Kimileri buna kader der, kimileri ise çıkışı olmayan bu yolların adını karanlık koyardı. Peki, karanlık gerçekten var olan mı, yoksa görebildiğimiz, hatta göremediğimiz kadarına verdiğimiz ad mıydı?"
"Hayat ise masum olduğunuza bakmazdı. Bedeninizde ya da benliğinizde yaralar açmak için sizden izin almadığı gibi, masum olduğunuza da aldırmazdı. Öyle bir an, hatta kısa ama her şeyi yerle bir edebilecek kadar sarsıcı olan tek bir an bile sahip olduğunuz her şeyi elinizden almak için yeter ve sizi diri diri buz gibi toprağın altına gömerdi."
Yalanlardan doğma gerçekler ve gerçekler yüzünden can çekişen masumlar vardı hayatın gizli saklı köşelerinde.
Sirlar vardı; masumları azılı birer katile dönüştürüp sonsuza kadar saklanması gereken.
Her bir sırrın içinde yaşayan şeytanların ellerinde tuttukları hançerler vardı; atan kalpleri delik deşik etmek için zamanını bekleyen.
Sonra ölüm vardı; en yakınından en beklenmedik zamanda gelip soğuk yüzünü göstermek isteyen.