"Bu bir veda değil Evie. Sözümüzü hatırla. Sakın sözümüzü unutma. Senin için geleceğim. San Diego'ya gider gitmez sana yeni adresimden yazacağım ve bu şekilde bağlantıda kalacağız. Mektuplarını yanımda taşıyıp tekrar tekrar okuyabilmek istiyorum. Sana ne olur ne olmaz diye telefon numaramı da göndereceğim ama bana yazmanı istiyorum, tamam mı? Sonra ikimiz de anlamadan on sekiz yaşına gelmiş olacaksın ve senin için geri dönebileceğim. Beraber bir hayat kuracağız."
Herkes kafasında kim olduklarına dair hikâyeler söylerdi. Seni tanımlayan, hareketlerini ve hatalarını dikte eden hikâyeyi. Eğer kendi hikâyen suçluluk, korku, kendine olan nefretinle doluysa hayat senin için epey kötü görünebilirdi.
Ama eğer çok şanslıysan sana ruhunda yer edecek, kendine inandırdığın üzücü hikâyeden daha yüksek sesle, iyi bir hikâye anlatan bir insana sahip olabilirdin. Eğer kalbine yeterince yüksek sesle anlatılırsa o hikâye senin tutkun ve amacın haline gelebilirdi.
“Neden bilinçli olarak acımasız davranan her insan, kendisinin gerekli bir dobralıkta bulunarak mükemmel bir örnek olduğunu sanıyordu ki? Sanki dürüstlükleriyle kalbinizi biçtikleri için onlara teşekkür etmeliymişsiniz gibi.”
"Ateşin yok olmasını sağlayamam," dermiş gibi duruyordu. "Yanmayacağını garanti edemem. Ama bu halkayı senin için tutabilirim. Sabit ve güçlü bir şekilde durabilirim, çünkü sana inanıyorum. Çünkü sen benimsin."