Ay Günlüğü #3.5

Levana

Marissa Meyer
Her şey bitmişti. O hâlde neden huzursuzdu?
Sayfa 124
Herkes herhangi biri olabilirdi. O neden herhangi biri olamıyordu? Neden istediği biri olamıyordu? Belki de kim olmak istediğini bilmediğindendi.
Sayfa 34
Reklam
Ne kadar aptaldı. Koca bir aptal. Hep birilerinin ona hayran olabileceğini sanıyordu. Güzel ve fark edilir olabileceğini. Sevilebileceğini. Levana hep bir şeyler olabileceğini sanıyordu.
Sayfa 28 - ...
''Bundan sonra, sen şafaktaki güneşim, geceleri yıldızlarım olacaksın.''
''Aşk bir fetihtir. Aşk bir savaştır, savaş. Ben aşktan bunu anlıyorum işte.''
''Acı kızgındı ve ızdırabı hiç dinmeyecek gibiydi. Ölmek için yalvardı ama olmadı.''
Reklam
''Neredeyse on yıl olacak.'' ''Biliyorum.'' ''Ya şimdi? Hala senden sıkılmamı mı bekliyorsun?'' Evret'in ifadesi yumuşadı. Öfkesinin yerini Levana'yı çileden çıkartan bir merhamet aldı. Sözleri belki de şimdiye kadar söylediklerinin en zalimiydi. ''Ya sen? Sen hala sana aşık olmamı mı bekliyorsun?'' Levana bütün cesaretini topladı ve başını salladı. ''Evet''
''Zira aynalardan nefret ederdi. Onların içlerinde sakladığı gerçeklerden.''
''Çünkü seni seviyorum! Sen de beni seviyorsun ama gururun yüzünden...'' ''Ben sizi sevmiyorum!'' diye bağırdı Evret. Levana'nın vücuduna yüzlerce buzdan ok saplandı sanki. ''En azından öyle sanıyorum ama aklımı o kadar karıştırıyorsunuz ki, gerçek duygularımı ayırt edemiyorum.'' Levana şefketle gülümsemeye çabaladı. ''İşte! Gerçek aşk dedikleri bu ya zaten. Çatışan duygular, kontrolsüz bir tutku. Onu gördüğünde kalbin çarpar. Kasılır kalırsın. Ondan mı, yoksa onunla mı kaçmak istediğine karar veremezsin.''
Reklam
''Levana onların bir aile olduğunu düşündü. Mutlu bir aile ve bütün çabasına rağmen o bu ailenin bir parçası değildi.''
''Çocuğa Channary'nin yaptığını yapacaktı. Ama Channary'nin aksine merhametli davranacaktı. Sonrasında çocuğu böyle yaşamaya mahkum etmeyecekti.''
Levana&Evret
''Seni seviyorum.'' ''Hayır. Sen o kelimenin ne demek olduğunu bile bilmiyorsun. Keşke anlamanı sağlayabilseydim.''
Kraliçe Channary Blacburn, Dünyalı İmparatoriçe'ye bir suikast hazırlığı yapacak zamanı bulamadı. İmparator Rikan'la evlenip kızının bir prensle evlendiğini de göremedi. Levana'yla konuşmasından beş ay sonra, Channary gerçekten de, terzinin ayaklarının bir ameliyatla kesilmesini emretti. Ve zavallı terzi daha yataktan kalkamamışken, Kraliçe Channary yirmi beş yaşında ciğerlerindeki regolit zehirlenmesinden öldü.
Kadın yıllar önce kızına layık olan Prensi nasılda anlamış :D
''Doğu Ulusları Topluluğu'nun kraliyet ailesine ait bazı resimler gördüm de... Doğrusu pek ilgimi çektiler.'' Channary biberonu almaya çalıştığında bebek Selene yine yaygarayı kopardı. Channary biberonu tekrar kızının ağzına dayadı. ''Kraliyet ailesi mi?m Prens tek çocuk diye biliyordum.'' ''Öyle zaten. Daha küçük.'' Channary bebeğin üzerine eğilip burnunu tüy gibi yumuşak saçlarına gömdü. ''Başta kızıma çok uygun bir eş olacağını düşündüm.'' Tekrar Levana'ya baktı. ''Ama sonra ben neden İmparator'la evlenmiyorum dedim. Adam çok yakışıklı. Geniş omuzlu. Hep şık giyiniyor. Gerçi biraz yavan. Dünyalıları bilirsin.''