Nabokov'un anlatım dili, dönemine göre çok ileride ve farklı. Oğuz Atay'ın kendisinden etkilendiği çok belli. "Sahte ön söz yazma", yani roman içinde başka bir roman yazma denen şeyi Nabokov'da görünce bir miktar üzüldüm, zira Oğuz Atay'ın da bu romandan 20 yıl kadar sonra aynı yöntemi kendi romanında uyguladığını görmek, bir miktar özgünlüğü benim için azalmıştı. Yine de sanatta böyle esinlenmeler elbette doğaldır diyip geçiyorum. Lolita, Humbert Humbert adlı bir Fransızca öğretmeni, çapkın mı çapkın bir adamın, kendisinden epey küçük bir kızla cinsel münasebeti de içine alan yakınlaşmasını anlatıyor. İçerik ve anlatım şekli gayet özgün ve romanda eleştirildiği kadar açık saçık sahne yok. Beğenmedim diyemiyorum ama beni tam olarak beğenmekten iten unsur, yazarın olayla alakasız bir yığın durumu betimlemesi oldu. Betimlemeler tatlı ve farklı ancak ana olayı hiç etkilemeyen bir yığın kişi ve durum romanın içine sanki zorlama olarak sokulmuş. Ne iyi diyebiliyorum Lolita'ya, ne kötü.