25 kısa öyküden oluşan kitap eski Türkiye’yi eskiyemeyen sorunlarıyla anlatmakta. Sisteme, işleyişe yapılan eleştiriler günümüzde de geçerliliğini koruyor. Seneler geçmesine rağmen kılıfı değişip içi aynı kalan bir yapı mevcut. İçler acısı halimizi anlatan, akılda kalıcı olan hikayeler var. En son öykü de kitaba ismini veren “Lüp Lüp Makinesi”.
Kitap kolay okunuyor, kısa kısa öyküler çerez gibi hemen bitiyor. O dönemin aslında pek de değişmeyen yurdum insanını, makamlarındaki kişileri, yoksulluğu, çaresizliği, kıymet bilinmezliği, abartıyı, adamına göre muameleyi mizahla birlikte okuyucuya sunuyor. Hepsi güldüren değil ama düşündüren öyküler.
Küçük yaşta birçok kitabını okuduğum Muzaffer İzgü’nün bu kitabını küçük yaşlarda alıp o zamanlar okuyamamıştım. Yazarın özellikle “Anneannem” serisini çok severdim. Serinin her yeni kitabını büyük bir iştahla alıp okurdum. İzmir’de yaşaması sebebiyle çocukken tanıştığım yazarlardan oldu. Kendisinin hem okulumuza yaptığı ziyaretle hem de kitap fuarında aldığım imzalı kitabıyla bende anısı vardır. Geçtiğimiz yıllarda kaybettiğimiz yazarı rahmetle anıyorum.