"Bir kimsenin ölümünden sonra, hiçliğin bu geri tepmesini kavramak ve inanmaya katlanmak o kadar zordur ki, ortalığa daima şaşkınlık gibi bir şey yayılır."
Uzun zamandır dünya klasiği okumadığımı fark ederek aldım kitabı elime, Fransız edebiyatını özlemişim. Öncelikle kitabın geliş sürecinden bahsetmek istiyorum. Madam Bovary, dönemin toplum ahlak anlayışına uymadığı gerekçesiyle büyük tepki toplayarak yasaklanır ancak kitap daha sonra ün kazanır ve çok satanlar listesine girer. Kitabın üslubu gayet akıcı fakat gereksiz betimlemeler zihni yorar nitelikte. Konusuna gelirsek; ana karakterimiz Emma'nın evliliğinde mutsuz olduğunu fark etmesiyle başlıyor olay. Doktor olan kocasının onun mutsuzluğunu fark edememesi ya da yüzleşmek istememesi de cabası. Emma; hırslı, tatminsiz, tutkulu ve bencil bir karakter. Yaşamın monotonluğundan kurtulmak amacıyla kocasını aldatır. Evliliğe olan inancını yitirdikçe yasak ilişkiler içinde bulur kendini. Emma, arzuları peşinden giderken ailesindeki herkesi mutsuz bir sona sürükler. Bu arayışın bize sunduğu tez de apaçık ortada aslında. Ahlak ve din kavramlarını sorgulatan, aldatmanın psikolojisini yansıtan bir tarafı var yapıtın. Kitabı okudukça Emma'ya çoğu defa kızdım, bu yalanlar silsilesi en çok da onu intihara sürükledi. Bu yanlış seçimlerin kurbanı ardında bıraktığı kendi küçük kızı olmamalıydı. Kitabı bitirdikten sonra yorumlarınızı bekliyorum, keyifli okumalar.