Tehlikede olan gemiciler gibi, yaşamının tekdüzeliği üzerinde umutsuzsa göz gezdiriyor, uzaklarda, ufkun sisleri içinde bir ak yelken arıyordu. Bu rastlantının ne olacağını, bu rastlantıyı getirecek yelin kendisini hangi kıyılara götüreceğini kestiremiyor, sıkıntıyla yüklü bir kayık mı, lombarlarına kadar mutlulukla dolu bir gemi miydi, bilmiyordu.
Aşkının acısını çekiyordu yalnız, bu anıyla ruhunun kendisini bıraktığını duyuyordu; yaralılar gibi, can verirken kanayan yaralarından yaşamın akıp gittiğini duyan yaralılar gibi.
Bütün bunları birine anlatmak isterdi belki. Ama bulutlar gibi görünüm değiştiren, yel gibi dönen bu kavranılmaz, tutulmaz huzursuzluğu nasıl anlatmalıydı?
Bütün bunları birine anlatmak isterdi belki. Ama bulutlar gibi görünüm değiştiren, yel gibi dönen bu kavranılmaz, tutulmaz huzursuzluğu nasıl anlatmalıydı?
Madam Bovary betimlemeleri, uzun ve ayrıntılı cümleleri ile gereksiz geldi bazı yerleri bana. Böyle bir aşkı memnu havası var. Bihter, Behlül, Adnan bir aşk üçgeni. Hatta
Aşk-ı Memnu'yu yazdı deniliyor. Yeşilçam gibi. Kitapdaki konu komşu yordu beni ya
Gustave Flaubert ' ın ilk okuduğum kitabı. Belki tarzı böyledir bilemedim ama konu olarak güzel. Böyle bir dağ evinde okuyacak hiç bir kitabın olmayacak her gün biraz biraz okuyup etkilenilecek bir kitap. Keyifli okumalar.
Madam BovaryGustave Flaubert · Can Yayınları · 202231bin okunma
Hiç değilse erkek özgürdür; tutkuları da, ülkeleri de dolaşabilir, engelleri aşabilir, en uzak mutlulukları dalından koparabilir. Ama kadın durmadan engellenir.