Sabahattin Ali'nin ilk okuduğum kitabı. Kitap bittikten sonra tek söylediğim cümle neden daha önce okumamışım oldu. Keşke daha önceden okumuş olsaydım, büyük bir kayıp benim için. Eskiden yazılmış olan kitaplardan dillerinin ağır olduğunu düşündüğüm için uzak duruyordum ama bu kitabımız ön yargılarımı kırdı denebilir. Gayet anlaşılır bir dil ile yazılmış ve içinde geçen cümleler de verilmek istenen mesajlar o kadar güzel ki..
kısaca kitabımızın konusu; Bankada çalışırken işine son verilen yazarımız, eski bir arkadaşı ile karşılaşıyor ve onun sayesinde yanında işe giriyor. Raif Efendi ile aynı odada çalışıyor. Raif Efendi ise bana dokunmayan yılan bin yaşasın modunda. Her şeye karşı nötr durumunda. Bir gün hasta olup işe gelmediğinde, yazarımız evine ziyarete gidiyor ve ölüm döşeğinde iken çekmecesinden bir defteri alıp yakmasını söylüyor Raif Efendi. Yazarımız da Raif Efendiyi tanımadığı için defteri okuduktan sonra yakmak istediğini söylüyor. Vee okumaya başladığında aslında hikaye tam olarak böyle başlıyor. Ahh Raif Efendi nasıl bir aşk yaşamışsın.. Almanya'ya giden Raif Efendi bir resim sergisinde Maria Puderin portresi olan, Kürk Mantolu Madonna'yı resmini görünce o anda ondan etkileniyor. Maria'yı bulma çabası hele ki Türkiye'ye döndükten sonra ondan haber alamayınca delirecek gibi olması.. gerçekten çok güzeldi.
Beni etkileyen ve üzen bir kitap oldu. kesinlikle tavsiye ederim. Eğer okumadıysanız mutlaka okuyun pişman olmazsınız. Hele yazarımızın o güzel betimlemeleri, vermek istediği mesajları okumamak üzücü olabilir.