Sait Faik'in izlerini bulmak çok zor değil aslında. Alemdağ'da var bir yılan kitabını önce okudum, Mahalle kahvesi'ni sonra, ikisinin içindeki öykülerin neden bir araya getirildikleri belli. Uzaktan bakıldığında sanki iki farklı adam yazmış bunları. Ilki bıkmış, sona gelmiş, anlaşılmak isteyen aslında ama bunun için çaba göstermeyen bir adam (aslında kronoloji bakımından bu yazarın son dönemi olsa gerek), diğeri hep anıldığı üzere genç hikâyeci, halktan biri. Fakat biraz yakından bakıldığı zaman, ikisini birleyen izler çıkıyor meydana. Sait Faik Abasıyanık yazmasa da kitabın üzerinde, yine de anlarsınız.
Daha yer çekiminden nasibini almış öykülerdi bunlar. Biraz da dilim yandığı için bu sefer sindire sindire okudum. Ama gerek yokmuş anladım.
Son öykülerde sıkıldım gibi, ama başta etkilendiklerim oldu. Bir yazar bakış açısıyla durmadan etrafına baktığı çok açık!