Mahşer, savaştan gazi olarak hayatını yeniden kurmak için umutlarla dolu olarak memleketi İstanbul’a dönen Nihad’ın hazin öyküsünü anlatıyor. İstanbul’u bıraktığı gibi bulamayan Nihad, yanına sığınmayı düşündüğü akrabasının öldüğünü öğrenince çaresizlik içerisinde ev ve iş ararken yolu bir şekilde zengin bir aile ile kesişiyor. Savaş sonrası İstanbul’da fırsatını bularak türlü dalaverelerle servetini çoğaltan, ahlaken yozlaşmış bu ailenin içine girdikçe bu çirkinliklerle baş edemeyen Nihad, bir de aşık olunca büyük bir bocalama yaşıyor. Kitapta dönemin ruhu çok iyi yansıtılmış. Savaşta ülkesi için canını tehlikeye atan nice dürüst, vatanperver insanın yurda döndükten sonra yapayalnız bırakılışını, iş bulamayarak aç, parasız yaşam mücadelesi verişini, namussuz insanlarınsa refah ve lüks içerisinde gününü gün ederek yaşayışını görmek gerçekten can yakıyor. Özellikle romanın sonlarına doğru Nihad’ın yaşamaktan vazgeçtiği zamanki ruh halinin anlatıldığı sayfalarda, Peyami Safa’nın insan psikolojisini ne kadar iyi analiz ederek etkili bir dille aktardığını fark etmemek imkansız. Tüm kitap dostlarına tavsiye ederim.