Sonra bir ses ki derinlerden, sanki yerin bağrında bir yanardağın uğultuları içinden belirsiz bir örtülükle çıkıyor: “ Evet, şair efendi, o genç kız, “diyordu.
"Ah! Biçare hırpalanmış, ezilmiş hayat! Mavi bir geceyle siyah bir gece arasında geçen şu nasipsiz, bahtsız ömür! Bir elmas yağmuru altında açılarak şimdi bir siyah inci yağmurunun altında gömülen o emel çiçekleri!"
"O siyahlıklar içinde ne buluyorsun? Siyah... Daima siyah değil mi? İşte öyle bir şey yazmak istiyorum ki yukarı bakılsa mavi ve daima mavi; aşağı bakılsa siyah daima siyah... Bir şey ki mavi ve siyah olsun."