Vasat Bir Karakterin Portresi

Marie Antoinette

Stefan Zweig

Marie Antoinette Sözleri ve Alıntıları

Marie Antoinette sözleri ve alıntılarını, Marie Antoinette kitap alıntılarını, Marie Antoinette en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
"Ben can sıkıntısından korkuyorum." Bu sözüyle Marie-Antoinette, dönemin ve bütün toplumunun parolasını söylemektedir. XVIII. yüzyıl, sonuna yaklaşmış, amacını yerine getirmiştir. Devlet kurulmuştur, Versailles yapılmış, teşrifat mükemmelleştirilmiştir, aslında sarayın artık yapacak işi kalmamıştır; mareşaller -savaşılmadığından artık yalnızca üniformalı birer korkuluk olmuş, piskoposlar -bu nesil Tanrı'ya inanmayı bıraktığından- mor cüppeli kibar beyefendiler haline gelmiş, kraliçe ise -yanında gerçek bir kral ve eğitilecek bir veliaht olmadığından şen şakrak bir hoppa olup çıkmıştır. Can sıkıntısı içinde ve hiçbir şey anlamadan durmaktadır hepsi de, dev dalgalarla akıp gelen çağın karşısında; bazen meraklı ellerini daldırıp pırıldayan birkaç çakıltaşı çıkarırlar; o azametli unsurla, parmaklarını hafifçe yalayıp damlalar sıçrattığı için, çocuklar gibi eğlene güle oynarlar. Fakat hiçbiri selin süratle, gittikçe hızlanarak yükseldiğini fark etmez, sonunda tehlikenin farkına vardıklarında ise kaçacak yer kalmamış, oyun çoktan kaybedilmiş, hayat harcanmış olur.
Fransa Kraliçesi'nin, bir yüzyılın neredeyse beşte biri kadar bir zaman içinde bir kere olsun kendi devletini tanımak, başında olduğu vilayetleri, kıyılarına vuran denizi, dağları, kaleleri, şehirleri, katedralleri, o geniş ve çeşitlilik gösteren ülkeyi görme arzusunun peşine düştüğü olmamıştır.
Reklam
“Kitaplar sessizdir ve insanı sıkboğaz etmezler.”
Devrimin kaderi, kendi kendine tanımış olduğu bütün dinlenme anlarını silip geçmek, hedeflerini, elde edilir edilmez, daha da yükseltmek olmuştur. Başlangıçta, Kral'ın etkisiz hale getirilmesiyle, sonra tahttan indirilmesi ile üstüne düşeni yerine getirdiğini sanır devrim. Fakat altında tahtı, başında tacı olmayan bu zavallı tehlikesiz adam hâlâ bir semboldür; hele cumhuriyet, yüzyıllardan beri toprak altında yatan kralların kemiklerini bile çıkarıp çoktan toprak olanı bir kez daha yakmak istiyorsa, canlı bir kralın gölgesine bile nasıl tahammül edebilir ki? Böylece önderler, herhangi bir geri dönüşü kesin olarak önlemek için, XVI. Louis'nin siyasi ölümünün arkasından bedenen ölümünün de gelmesi gerektiği inancına varır.
"İnsan, kim olduğunu ancak felakete uğradığında gerçekten anlıyor."
Alımlı ve faziletli bir kraliçe yaratan yapay teoriler, Marie-Antoinette'in davranışlarının o berrak gerçekliği karşısında ne kadar zavallıdır; ve bu kadının kraliyet "namus"unu savunmak isteyenler, onun insani cesaretini ve ruhi saygınlığını ne kadar aşağılamaktadır! Çünkü bir kadın asla, yıllardır sınadığı, yanılmak bilmez duygularının izinden özgürce yürüdüğü zamankinden daha dürüst ve daha soylu olamaz, bir kraliçe asla, en insani biçimde hareket ettiği zamankinden daha hükümranca davranamaz.
Reklam
İnsanı yakalayan, efendisi olmayı beceremediği kaderi olur her zaman - her yenilgi bir nedenden ve bir hatadan kaynaklanır. Marie-Antoinette ile XVI. Louis'nin durumunda ise yargının ölçüsünü bilgece bulan, Goethe olmuştur: Ne diye süpürülüp atılır Böyle kapı dışarı, bir kral? Eğer gerçekten hükümdar olsalardı, Halel gelmezdi kıllarına.
Garip bir çelişkidir: Kral XVI. Louis için o kadar uğursuz olan şey, devrimi anlamamış olması değildir, tersine: Yetenek bakımından vasat olan bu adamın devrimi insanın yüreğini yumuşatacak bir çabayla anlamaya çalışmış olmasıdır.
Fransız Devrimi'nde -her devrimde olduğu gibi- açık seçik, iki tür devrimci birbirinden ayrılır: idealizmleriyle devrimci olanlarla garazlarıyla devrimci olanlar; birileri kitleden daha iyi bir yaşam sürmüştür ve kitleyi kendi düzeylerine çıkarmak, onun eğitimini, kültürünü, özgürlüğünü, yaşama biçimini daha iyiye götürmek isterler. Ötekilerse uzun zaman kötü şartlarda yaşamıştır, durumu daha iyi olanlardan intikam almak ister, yeni kavuştukları gücün eski güç sahiplerinin zararına tadını çıkarmak ister. Bu tutum, temeli insanın çelişkili doğasında kurulu olduğundan, bütün zamanlar için geçerlidir.
Devrim deniz gibi, doğanın bir unsurudur, dalgaları araziyi bir sıçramayla basmaz, dalgası her yıkıcı darbeden sonra geriler, görünüşte gücü kesilmiştir; fakat aslında yalnızca, daha da yok edici bir hız almak için çekilmektedir. Ve hücuma uğrayanlar son dalganın en güçlüsü, en can alıcısı olup olmadığını hiçbir zaman bilemez.
1.000 öğeden 11 ile 20 arasındakiler gösteriliyor.