Anılarım, sislerin ardından çirkin gözleriyle baktıklarında yüzüme; yaptıklarıma, yapmadıklarıma ve yapmak isteyip de yapamadıklarıma bir kez daha lanet okuyor içimdeki en büyük günahımla baş etmeye çalışırken buluyordum kendimi hep.
Ben, sıradan bir et ve kemiktim. Sense bir Ateş Cadısı... Ateş bir cadıyı öldüremezdi, değil mi? Öyleyse sen neden yandın Mordrea? Duman koktu kanatların. Ateş ateşi yakar mıydı? Seni neden yaktı?
Aren de yağmur bulutları gibiydi sanki, az önce o kadar da koyu değilken bir anda yoğun bir sis gibi havada biriken karanlık bulutlar gibi. Bir vardı bir yoktu.
Yıllar sonra bile insanlar mezarlıklarda açan çiçeklerin üzerinde ölüm kelebeklerini görürlerdi, adının aksine mavi kanatları yaşam gibi güzeldi. İspanya'da yaşanmış bu olay için İspanyollar kendi dillerinde bir isim takmıştı olaya. Karanlık bir gölgeyi takip eden mavi kelebeklerin dumanlı kanatları yok olup gölgeye karışırdı ve gölge bir kadını andırırdı. Mezarlığın karanlık gölgesi Mordrea ve duman kanatlı mavi kelebekleri masallarda kalmıştı ve şeytan onun için çok gözyaşı akıtmıştı.