Marksist İmgelem

Georg Lukács
"Yaşadığın sürece asla deme hiçbir zaman. Kesin değildir kesin olan. Bu işler böyle sürüp gitmeyecek... ve sona ermeden gün, gerçekleşir asla dediğin."
(...) kavga moderne karşı kla­sik kavgası olmayıp, şu soruyla belirlenir: Günümüz edebi­yatında hangi yazarlar, hangi edebiyat akımları ilerlemeyi temsil eder? Konumuz gerçekçilik sorunudur.
Sayfa 40 - Gerçekçilik SorunuKitabı okudu
Reklam
Neredeyiz? Nereye gideceğiz? Bu sorulara somut bir ya­nıt verebilmek için nereden geldiğimizi bilmemiz gerekir. Özgür ya da güdümlü sanat sorusuna nereden geldik?
Sayfa 82 - Özgür ya da Güdümlü SanatKitabı okudu
Edebiyatta Kurgunun Önemi
(...) bu dünya duygusu, canlandırılan yaşam gerecinin [malzemesinin] içinden, gerçek ta­biatından bir kompozisyonun, bir yapının kurulmasına, bir ses yükseltilmesine, ya da yükseltilen sesin kısılmasına ola­nak tanımaz.
Sayfa 59 - Gerçekçilik SorunuKitabı okudu
(...) halk üretiminin eski ürünlerini gelişigüzel, seçmeden kendimize yaklaştır­mamız, her durum ve koşul altında, her bağlamlık içinde ke­sinlikle ilerici bir tutum olmadığı gibi, halkın her türlü enge­le karşın gene de yolunda ileriye yönelen canlı güdülerini kö­rükleyici bir çağrı da değildir.
Sayfa 72 - Gerçekçilik SorunuKitabı okudu
Ches­terton "iç aydınlanmanın, aydınlanmanın en iğrenç türü" olduğunu söylemişti. Hem dış, hem de iç gerçeği çarpıttığı için gerçekten de en iğrencidir.
Sayfa 102 - Özgür ya da Güdümlü SanatKitabı okudu
Reklam
(...) kapitalist gelişim, sanat yapıtı ile izleyicisi arasındaki ilişkiyi gitgide bir mal pazarı [ilişkisine] dönüştürmüştür.
Sayfa 96 - Özgür ya da Güdümlü SanatKitabı okudu
Tek tek ayrıntılar en alacalı bulacalı renklerle ışıldayabilirler, bütün hiç de iç açı­cı olmayacak biçimde gridir; tıpkı parçaları çeşitli renklerde göze çarpsa da sokak ortasında toplanmış suyun bir pis su birikintisinden başka bir şey olamayacağı gibi.
Sayfa 58 - Gerçekçilik SorunuKitabı okudu
(...) sosyalist gerçekçilik ile eleştirel gerçekçilik arasındaki ayrım, eleştirel gerçekçiliğin toplumculuğu benimseyip dışardan yansıtırken, toplumculuk perspektifi, yazarın gerçekleri taraf tutarak ve sınıf duruşuyla içerden görmesini sağlayıp vurgu­layarak işçi sınıfının işlevine yapar. Bu da işçi sınıfı hesaba katıl­madıkça, çağdaş toplumun hiçbir zaman tam olarak yansıtı­lamayacağıdır.
Müthiş!
Lukacs'a göre bi­linçli bir siyasi duruş olmaktan çok psikolojik bir duruş olan dışavurumculuk, ne ekonomik ne de toplumsal bağlamları inceleme ve görme yetisine sahiptir. Anarşik bohemci, soyut bir burjuva karşıtlığı bu yüzden kapitalizm eleştirisini ancak sağdan yapabilir. Dışavurumcu başkaldırının ideolojik teme­li, emperyalizm olarak kalacaktır ve öznel olarak savaşa kar­şı mücadele hep savaşa karşı olacaktır; ama hiçbir zaman emperyalist savaşa ve politik-ekonomik nedenlerine karşı değil. Bu yüzden Lukacs dışavurumcu başkaldırıyı sadece "öznel dürüst bir çığlık" olarak niteler.
Reklam
Her çağ, özellikle her çağın estetiği, dünya karşısındaki tutu­munu mutlaklaştırmak ve bunu, artık insanın ve sanatın bundan böyle değişmeyecek, bulunabilmiş en son tutumu saymak eğilimindedir.
Sayfa 82 - Özgür ya da Güdümlü SanatKitabı okudu
(...) bugün egemen olan doğa ya­saları için, bir taşın yeryüzüne düşmesi akla uygundur. Ama taşın yukarı doğru uçtuğu ve düzenli olarak hep yukarı uça­cağı bir başka dünya tasarlayacak olursam, böyle bir dünya­nın insanları da bunu [taşın uçusunu] akla-uygun sayacak­lardır.
Sayfa 133 - Söyleşi: Birey ve ToplumKitabı okudu
Sanatçı ile izleyici arasında, kapita­list aracılığıyla ortadan kalkmış bulunan bir doğrudanlığın yeniden kurulabileceğinden söz ediyorsak, somut toplumsal olanakları sözkonusu ediyoruz demektir.
Sayfa 108 - Özgür ya da Güdümlü SanatKitabı okudu
Yaşama gelince, aynı canlılık, yaşamın titreşimi ve bereketliliği, en küçük nesnelerin içine zorla sıkıştırılmış; geri kalan ise, yaşamdan yoksunluk. Her yanda felç, acı donukluk ya da düşmanlık ile kargaşa var: Her ikisi de, örgütlemenin tırmanılan biçimleri ne denli yüksekse, o denli göze batıcı. Bütün ise artık hiç yaşamıyor; birleştirilmiş­tir o, ölçülüp biçilmiştir, yapaydır, bir gözbağcılık'tan başka bir şey değildir. "
Sayfa 59 - Gerçekçilik Sorunu / NietzscheKitabı okudu
Evet, bakın, önce olağanüstü yaygın ve güncel olan bir yanılgıyı bir yana itmek istiyorum; yani bir yanda içsel bir şey olan sezginin, öte yanda düşünsel çıkarsamanın (akıl yürütmenin) karşıtlar olarak ele alınmasını. Sezgi, bil­gi teorisi kavramı olarak ele alındığında tümüyle yanlıştır ve arkası bomboştur. Ama salt ruhbilimsel bir kavram olarak, her zaman ortaya çıkan bir olağanlıktır. Bu kavramın mitleş­tirilmesine karşı şunu saptamak gerekir: Sezgi hep, kişi bir düşünce karmaşasıyla çok uğraşınca ve bu karmaşa kişinin bilinç altında uzun zaman işledikten sonra, "ansızın" ortaya çıkar, -tırnak işaretleri içinde ansızın diyorum- bir sonuca varır. Böyle bir sezgiyi matematiğin içinde bile bulabilirsi­niz; yalnızca sanatla böylesine sımsıkı bağlanmış olması ke­sinlikle yanlıştır (...)
Sayfa 132 - Söyleşi: Birey ve ToplumKitabı okudu
Resim