Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri

Ali Şeriati

Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri Quotes

You can find Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri quotes, Marksizm ve Diğer Batı Düşünceleri book quotes, the most impressive sentences and paragraphs on 1000Kitap.
“Proudhon, Marx’a yazdığı mektuplarda diyordu ki: “Eğer bir şey yapmak istersek, mütevazi bir şey olmalı; bunu, yalnızca insanların uyanması uğruna yapmalıyız. Yeniden peygamberlik oynayıp, insanlar üzerinde bir takım emir ve yasaklar koyarak, onların üzerine binmemeliyiz. Dünyada yeni bir din, yeni bir mezhep kurmamalıyız.., Korkarım ki, bu sizin ekolünüz, yarın bir devlet dini şekline bürünecek ve devlete bu şekilde tapınma, Tanrı’ya tapınmanın yerini alacak.” Her şey, nasıl da önceden tahmin ettiği gibi çıktı Proudhon’un. İşlerin böyle bir yola girmesiyle hayâl kırıklığına uğrayan hür ruhlar, kendi deyimleriyle, insanı bir veya birden çok tanrının hizmetine koşan dini de, devletin kölesi yapan Marksizm’i de inkâr ederek yeni bir ekol kurdular. “Bütün servet devletin elinde toplandığı ve devlet bir hiyerarşi şeklinde kurulup, bir bürokrasiye dönüştüğünde, kendi sürekliliğini sağlayan egemen bir sınıf biçimine bürünür. Böyle bir sistemde, kimse bir şey yapamayacaktır; yeterli servet ve mali imkân olmadığından kimse kendini kurtaramıyacaktır. Herkes, başında lideriyle bu korkunç örgüte bağlı işçiler hâline gelecektir.”
Eğer hürriyetin hiçbir amacı ve ölçüsü yoksa bu hürriyet değil serseriliktir .
Reklam
Yine de sen nereye istersen git ,yön seçmek bütünüyle sana kalmış, zaten bu bir başkasının seçebileceği yönden hiç farklı değil,çünkü hiç bir yerde medeniyet yoktur.
“Bugünlerde dinden söz etmek çok zordur; modern kafalar, onu ilerici ve kurtarıcı bir güç olarak kabul etmiyorlar. “Bu modern kafa nedir, diye kendi kendimize sormalıyız. Nerede şekillenmiş ve böyle bir tavrı nereden almıştır?”
“Dinler, ilk ortaya çıktıkları sıralarda hiç bir yönetici sınıf unsurları taşımıyordu. Özellikle İslâm böyleydi. Ve, daha bugün, aynı konu üzerinde Lâtin Amerikalı devrimcilerden bir grubun yazdığı yazılardan birini okuyordum. Övüne övüne şöyle diyorlar: “Bizim üreticilerimiz ve aydınlarımız yok; eylem yapan devrimciler ve düşünüp, bir ideoloji meydana getiren aydınlar diye bölünmedik, dolayısıyle hepimiz biriz. İdeoliyi yayan aynı kişi eylemi yapar, ve eylemi yapan aynı kişi de düşünür. Biz hepimiz biriz.” Bu sorunun İslâm’da da çözüldüğü ortadadır. Peygamberin sahâbeleri ve İslâm’ın ilk günlerinin mücahidleri arasında kim aydın, kim eylemci ve kim din adamıydı? Böyle bir sınıflama kesinlikle yoktu. Herkes İslâm’ı yayıyor, savaşıyor ve aynı zamanda çift sürüyor, hurma yetiştiriyor veya deve otlatıyordu. Yani, herkes, hem işçi, hem savaşçı, hem de aydındı. Daha sonraları ancak, sınıfların ortaya çıktığını ve bunlardan birini de din adamlarının oluşturduğunu görüyoruz. Bu resmî smıf, genellikle kendi sınıf çıkarlarına hizmet edip, üyelerine yardım edeceği için, bazı konuları resmî dine ekleyiverir. Halkı yavaş yavaş uyuşturur. Böylece, resmî din, kendiliğinden, tartışmasını yaptığımız harekete karşı çıkar.”
“Sonra ondokuzuncu yüzyılda makinenin gelişi, sınıf çatışmalarını, zulmü ve zenginlerle fakirler arasındaki uçurumu kuvvetlendirdi. Yeni durum, başlardakinden çok farklıydı; ilk sıralar bir arazi sahibi yirmi veya otuz köylüyü kullanabiliyordu. Tek bir köylü bir yılda ne kadar üretebilirdi? Diyelim ki, beş ‘harvar’ (buğday.) Bir harvarı tohuma ve
Reklam
84 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.