öncelikle kitap "marksizm" ideolojisine giriş kitabı değil. dünya tarihi ve olaylarına marksist bakış açısı ile bakıyor. ne marksizmi hakkını vererek analiz ediyor, ne de dünya meselelerini.
ernest mandel saygın bir marksist. aynı zamanda troçkist ve antistalinist. bu görüş kitaba da yansımış. stalin'i karşı-devrimci olarak lanse etmesi üzücü bir tahlil. kendi saygınlığına da gölge düşürüyor.
kitabın girişi kötü. uzunca bir süre "bu konuları neden işliyoruz" oluyorsunuz.
belki en can alıcı konulardan biri "sürü yaşantısından yerleşik yaşama ve sınıflı kent-devletlere nasıl geçildi" konusu iyi işlenmemiş. "madem bu konuları işlemeyecektin, neden bizi taa dünyanın en başından başlattın?" diye insanın aklına geliyor.
çiftçi-zanaatkar uzmanlaşmasının, meta üretiminin ve mübadelesinin 10-12bin yıl önce başladığını söylüyor ki, burada yazım yanlışı falan olmalı. bölgedeki en eski yerleşimler Çatalhöyük, Jericho bile 10-8byö gider, ki bunlar çiftçi köyleridir, sınıf ve meta üretimi yoktur. yani bu tespiti garip olmuş. herhalde yanlış yazdılar. uzmanlaşma, mübadelenin MÖ3binde başladığını söyleyebiliriz. arada muazzam bir fark var.
kitap bir süre güzel, öğretici giderken; Stalin ve IV. Enternasyonal konularına girince propaganda başlıyor. bu bölümleri sevmedim.
kitabın sonu da sıkıcı. sonlara doğru yabancılaşma, diyalektik, tarihsel materyalizm konularına giriyor. bunları kötü işlediğini söyleyebilirim. ayrıca bu temel konuların kitabın sonunda işlenmesi de doğru değil. kopuk olmuş.
genel olarak marksizmin kötü işlendiğini söyleyebilirim.