Martı Jonathan Livingston... Seneler önce belki de kişilik bunalımı yaşadığım bir dönemde okuyup beni oldukça etkileyen bir kitap. Bu nedenle tekrar elime alıp yılların getirmiş olduğu değişim ve olgunluk ile birlikte tekrar okuma ihtiyacı hissettiğim bir kitap oldu.
Eğer gerçekten özgür olsaydı martılar, yemek peşinde bir geminin etrafında neden uçsunlar ki? Martı Jonathan bunun bilincinde özgür olmayı isteyen ve sadece istemekle kalmayıp arzularının peşinden giden bir martı. Martı olmak yalnızda yemek yiyip uyumak mıydı? Martı Jonathan aslında içten içe bizim düşündüklerimizi, yapmaya korktuklarımızı yüzümüze vuran, işte bu kadar basit, evet sende yapabilirsin diyen bir martı.
Kitabın döndürcü bölümü sonradan eklenmiştir. Yazar hikayeyi ilk yazdığı dönemlerdeki gençliğiyle dördüncü bölümün gerçekliğini kabul etmek istemeyerek bunu paylaşmayı reddetmiş ancak ilerleyen yıllarda tesadüfen ortaya çıkan bu dördüncü bölüm adeta onunla konuşmuş ve yayınlamaya karar vermiştir.
Bahse konu dördüncü bölüm Jonathanın ilahlaştırıldığı bir bölüm haline gelmiştir. Özgürlük, özgürlüğe ulaşmak gibi sözler artık kutsallık kazanmış ve bu nedenle dillerden düşmüştür. Farklı olan, cesaret edip başaran kişi yine yüceltilmiş yıllar sonra kutsal bir simge halini almıştır. Unutmamalı ki her birimiz başarma gücüne sahibimiz. Önemli olansa o ilk adımı atabilmektir.
Kitabın sonunda sizi tatlı bir sürpriz beklemekte. Ben severek okudum size de iyi okumalar dilerim.