Biliyor musun, diye ekledi, Mr. Butler adına üzülüyorum. Böyle ağır bir sınav geçirmek için çok gençti bu Mr. Butler; senelik otuz bin dolar için kendini yaşamaktan mahrum etmiş; otuz bin dolar uğruna bütün hayatını ziyan etmiş. Şimdi onun bu otuz bin doları, bu bir yığın para, onun henüz şeker isteyen, fıstık isteyen, lunaparkta eğlenmek isteyen bir çocukken bir kenara ayırdığı on sentle elde edebilecek olduğu şeyi satın alamaz ona artık.
Uyku onun için bir unutuluştu ve her gün uyandığında, pişmanlık içinde
uyanıyordu. Yaşam onu kaygılandırıyor, canını sıkıyordu ve zaman adeta bir eziyetti.
"Bir zamanlar öylesine saftım ki; yüksek mevkilerde oturan, iyi evlerde yaşayan, öğrenim görmüş ve bankalarda hesapları olan insanları saygı değer kimseler sanırdım."
Aşk inanmaktır aynı zamanda. Sevgiline gönlünü verdiğin gibi ruhunu da vermektir. Gerekirse benliğini teslim etmektir. Ruhundan ruh, gücünden güç katmaktır. Hayata gücün oranında hazırlamaktır.
Mən sizin evinizin havası ilə nəfəs almaq istərdim. İstərdim,ətrafımda kitablar,tablolar və hər cür qəşəng şeylər olsun,adamlar da sakit və yavaşdan danışsınlar,təmiz geyinsinlər,onların fikirləri də saf,aydın olsun.
Ayrılıklar insan ruhunda bıraktığı acıyla anlaşılır. Bu acı ruhların şekillenmesinden hayat görüşünün değişmesine; hatta insanın kendisini yenilemesine neden olur. Aşk ayrılığı ise ölümden daha şiddetlidir. İnsanı sersemletip hayattan soğutması bir yana tam bunalımlarn ortasında bırakır. İnsan bu durumda yapayalnızdır, kimsesizdir, elleri üşümüş, ayakları donmuştur; bedeni, aklı, beyni esrarkeşlere özgü alemlere dalmıştır.
Bu evrende kaprislere, rastlantılara yer yoktu. Her şey yasaydı. Kuşun uçuşu yasaya boyun eğerek oluyordu ve mayalanan balçık aynı yasaya boyun eğerek kıvrılıp bükülüyor. bacaklar ve kanatlar takıp kuşlara dönüşüyordu.
Ölülerin öyle kalmalarını dilerdim. Neden ben ve içimdeki güzellik ölüler tarafından yönetilsin? Güzellik canlı ve sonsuzdur. Diller gelir geçer. Onlar ölümün tozlarıdır.