Mary Stuart .
Dünya tarihinde belki başka hiçbir kadın edebiyata bu kadar konu olmamıştır, dramlarda , romanlarda , biyografilerde ve tartışmalarda böylesine konu edilmemiştir.
Şansı ve gücü, pırıl pırıl bir gökyüzünde beliren bir sabah yıldızı gibi çevresine ışık saçarak çok kolay bir şekilde ve hızla yükselmiştir. Kraliçe olarak doğmuştur, henüz daha çocukken kutsanıp ikinci defa kraliçe olmuştur. Ama bu hızlı yükseliş gibi düşüşü de çok ani ve çok hızlı olmuştur.
Bir kraliçe olsa da o da her kadın gibi aşka boyun eğdi. Zweıg’ın dediği gibi “Kendini aşk ateşiyle yakanlar, bütün hayatlarını da yakmış olurlar.” Mary Stuart aşkını hiçbir tehlikeden ve ölümden korkmadan kahramanca yaşadı. Duygularının varacağı en son aşamaya kadar, kendi kendisini bitirip yok edinceye kadar aşkını yaşamasını bildi. Belki aşık olmak için seçtiği adam çok yanlış kişiydi ama kendisi onu doğru aşkla sevmesini de bildi.
Kendisi vaktiyle brokar bir kumaşın üzerine şu cümleyi kendi elleri ile işlemişti
“SONUM BAŞLANGICIM OLACAK” sanki kendisi adına kehanette bulunmuşçasına bir cümle.
I Elizabeth tarafından idama mahkum edilince kutsanmış kraliçe olarak başını cellat kütüğünün üstüne koyarken takındığı tutum ve davranışları bütün dünya ve kendisinden sonra gelen kuşaklarca hep konuşuldu .
3 koca , 3 ülke, 1, oğul ve sonunda 1 kelle kaybeden bu kraliçenin biyografisini Zweig tarihi belgelerden faydalanarak ve kendi yorumunu da katarak çok güzel bir iş çıkarmış .