Kitap iki hikayeden oluşuyor. "Bir toprak sahibinin sabahı" öyküsünde genç ve idealist bir toprak sahibinin, kendi köyündeki insanların refahını artırmak ve onların sevgisini ve saygınlığını elde etmek isterken yaşadığı hayal kırıklığını anlatıyor. Bu hikayeyi sevdiğimi söyleyebilirim.
Fakat "efendi ile uşağı" öyküsü aşırı durağan bir öykü. Mal mülk hırsıyla yanıp tutuşan "efendi"nin, yeni bir koru satın almak için, uşağı ile birlikte, aşırı kar yağışının olduğu bir günde yola çıkmalarını anlatıyor. Kardan gözün gözü görmediği bir ortamda ne yaşanabilirse onu anlatıyor yazar burada. Bu hikayeyi beğendiğimi söyleyemem. Kitabı zorla bitirmeme sebep olan bir hikayeydi.