Matla'ul-İtikad Fi Ma'rifeti'l-Mebdei ve'l-Mead

Fuzuli
Tanıtım Bülteni Fuzûlî Türk edebiyatının en büyük şairlerindendir. Sadece Türkçe değil bir divan teşekkül ettirebilecek çapta Farsça ve Arapça şiirlerin de sahibidir. Kendisinden sonra bu vadide hareket edenleri derinden etkilemiştir. Fuzûlî’yi kuvvetli bir şair yapan etkenler kuşkusuz pek çoktur. Ancak onun şiirine derinlik veren hususlardan birisi de döneminin ilimlerini kitap telif edebilecek derecede tahsil etmiş olmasıdır. Ona göre; “İlimsiz şiir esası yok dîvar olur ve esassız dîvar gâyette bî-i‘tibâr olur.” O, kendi ifadesine göre aşk şiirleri yazmış fakat bunların uzun ömürlü olmayacaklarını anlayınca gece gündüz çalışarak bütün ilimleri öğrenmiştir. Fuzûlî’nin Arapça olarak kaleme alıp Matlau’l-i’tikâd fî ma’rifeti’lmebdei ve’l-meâd adını verdiği eseri felsefe ve kelâmın birleştirildiği bir kelâm risâlesidir. Bilgi, isbât-ı vâcib, insanlığın nübüvvet müessesesine olan ihtiyacı ve âhiret hayatının mevcudiyetinin birey ve toplum açısından önemi, özgün bir üslup ve bakış açısıyla verilmiştir. Bu eser Fuzûlî’nin felsefe ve kelâma vâkıf olduğunun bir göstergesidir. Onun edebî kişiliğini anlamak, şiirlerinin arka planını çözebilmek için Matlau’l-i’tikâd’ın kavranması gerekir. Leningrad Şarkiyat Enstitüsü’nde bir mecmua içerisinde bulunduğu bilinen tek nüshası hakkında ilk bahseden Rus şarkiyatçı Eduardoviç Berthels olmuştur. 1950’li yıllarda Azerbaycan’da bu nüshanın bir tıpkı basımı yapılmıştır. Bilâhare Merhum Muhammed b. Tâvit et-Tancî tarafından önsöz ve notlar eklenerek ilmî usullere uygun bir şekilde neşre hazırlanmıştır. Bu neşir Merhum M. Es’ad Coşan ve Merhum Kemal Işık tarafından Türkçe’ye aktarılarak metin ve terceme birlikte Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi tarafından basılmıştır (Türkçe tercemesi kısmı: XV+82 sayfa; asıl metin XIX, 104 sayfa). Uzun aradan sonra kitabı yeniden yayına hazırlarken teknik olarak yazım birliği sağlamaya gayret edilmiş, kaynak verilen kitaplar mümkün olduğunca görülmüş, hangi baskılarından istifade edildiği tespit edilmiş ve kaynak verilen pasajların yerleri görülmüş ve bu çerçevede emin olduğumuz bazı teknik eksiklikler tarafımızdan giderilmeye çalışılmıştır. Kitabın sonuna kaynakça ve özellikle araştırmacıların istifadesini kolaylaştırmak için ayrıntılı dizin ilave edilmiştir. Başta Fuzûlî olmak üzere nâşir ve mütercimlerini rahmetle yâd ediyoruz. Mevlâ ruhlarını şâd ve mesrur eylesin.
112 sayfa · İlk Yayın Tarihi: 2003
Reklam

Yazar Hakkında

Fuzuli
FuzuliYazar · 22 kitap
Mehmed bin Süleyman Fuzûlî (Fużūlī (فضولی); d. 1483, Hilla - ö. 1556, Kerbela ya da Bağdat), Türk divan şairidir. Asıl adı Mehmet bin Süleyman'dır. Türk Bayat boyundan olduğu aktarılmaktadır. Türk şiirini önemli ölçüde etkilemiştir. Yedi Ulu Ozan'dan biri kabul edilir. Ailesi göçebe hayatı bırakıp günümüzdeki Irak bölgesine yerleşmiş olan Oğuzların Bayat boylarındandır. Fuzûlî; ne kadar kesin bilinmese de 1483 yılında Akkoyunlular zamanında şimdiki Irak'ta Kerbela veya Necef'de veya Kerkük iline bağlı Kale semtinde doğduğu tahmin edilir. Fuzûlî iyi bir eğitim almak için ilk önce Hillah şehirinde müftü olan babasından, ve daha sonra Rahmetullah adındaki bir öğretmenden eğitim görmüştür. Daha sonraki öğrenimi hakkında kesin bir bilgi olmamakla birlikte; eserlerinden İslamî bilimler ve dil alanında çok iyi bir eğitim aldığı anlaşılmaktadır. Ayrıca Su Kasidesi'nin 2. beytinde; "Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem" "Ya muhît olmuş gözümden günbed-i devvâre su" diyerek astronomi bilgisinin de iyi olduğunu ortaya koymuştur. Türkçe Divanı'nın önsözünde; “İlimsiz şiir temelsiz duvar gibidir, temelsiz duvar da değersizdir.” demektedir. Türkçe, Arapça ve Farsça divan şiirlerini yazmıştır. Eserlerinde kullandığı dil dönemindeki divan şairlerine göre daha sade, anlaşılır bir Türkçedir. Halk deyişlerinden bolca yararlanmıştır. Bedensel zevklerden ziyade tasavvufî bir aşk, Ehl-i Beyt'e duyulan özlem, ayrılık acısı şiirlerinin konusunu teşkil etmiştir. Duygu ve düşüncelerini çok içten ve lirik bir şekilde ifade etmeyi kolayca başarmıştır. Bu açıdan bakıldığında Türk şiirinde karşılaştırılabileceği tek şair Yunus Emre'dir. "Leyla ve Mecnun" mesnevîsi aynı konuda yazılmış (Arapça ve Farsça dahil) en iyi mesnevîlerden biridir. İran şiirinden Hâfız, Türk şiirinden ise Nesimî ve Nevai çizgisini en başarılı şekilde kemâle erdirmiştir. Kendisinden sonra gelen bütün divan şairlerini etkilemiştir. Onun, Kerbela'da 1556 yılında içinde yaygın olan salgın bir hastalık sonucunda, veba veya kolera'dan öldüğü tahmin edilir. Fazilet (erdem) kelimesinin kökü olan "FUZUL" kelimesinden türeyen -fazilet sahibi -erdemli manasında fuzuli mahlasını kullanmıştır. Irak'ta yaşamıştır. Hayatı yoksulluk, bahtsızlık ve ilgisizlik içinde geçmiştir. Bu durum onu derinden etkilemiş ve bu yalnızlık duygusu sanatının ilham kaynağı olmuştur. Yaşadığı atmosferi şiirine yansıtmıştır. Kendisi çölde yaşamış; çöl kimsesizlik, hasret ve hüzün demektir. Fuzuli bu unsurları şiirinde yoğurmuştur. Fuzuli şiirlerinde Tek Varlık görüşünü en fazla işleyen şairdir. Onda "Visal" (Allah'a kavuşma) isteği kuvvetlidir. Ama vuslat yoktur. Tasavvuf onda yaşı ve sanatı ilerledikçe koyulaşmıştır. Divan edebiyatında ilah-i aşkı en fazla işleyen şairdir. Bu durum ondaki ideal aşkı gösterir. Fuzuli derdi, ıstırabı seven bir kişidir. Nitekim şu beyiti bunu açıkça gösterir. "Aşk derdiyle hoşem el çek ilacımdan tabib Kılma derman kim helakım zehri dermanındadır." Fuzuli derin ve samimi bir aşk şairidir. Ölüm, toplum, yoksulluk, felsefe, tabiat temalarını hep bu aşk etrafında yazmıştır. Çağdaşlarına göre sade bir dili vardır. Arapça, Farsça ve Türkçe'yi çok iyi bilen şairin gücü; bu üç dilden aldığı kelimeleri kullanıp, bunlarla düşünmesiyle ortaya çıkmıştır. Bu yönüyle Divan Edebiyatı'nın en büyük şairlerinden sayılmaktadır.
30 öğeden 1 ile 10 arasındakiler gösteriliyor.