Mavi Yolculuk sözleri ve alıntılarını, Mavi Yolculuk kitap alıntılarını, Mavi Yolculuk en etkileyici cümleleri ve paragragları 1000Kitap'ta bulabilirsiniz.
... bir bildiğim varsa, Cova mavisinin - gelin bundan böyle isim aramayalım da Cova mavisi diyelim buna - insan gözünden öte gönlü, canı aydın, sürekli, derin bir mutluluğa boyadığıdır. Öyle bir sevinç mavisi ki ressamı ressam, sanatçıyı sanatçı, insanı insan etmeye yeter.
Cova, Gökova'dan gelsin gelmesin, körfez için bundan daha uygun bir ad bulunamaz. Göz alabildiğine uzanan bir ovaya benzer, rengi göktür, yani sözlügün su
açıklamasına tıpatıp uyar: "Gökyüzünün, denizin, büyük suların rengi; mavi veya yeşile çalan mavi."
Batı uygarlığının kaynağı Anadolu’dadır, en değerli kalıntıları bizdedir. Bu gerçeği dünyaya yaymak, kafalara yerleştirmek için gösterdiğimiz çaba yetersizdir. Kendimiz yeterince bilmiyor, ilgilenmiyor, uğraşmıyoruz ki başkalarına anlatalım.
Bilici bu beyaz hapishanede karşılardı soru sahiplerini. Delfi'de olduğu gibi Didyma'da da falcılar kadınmış. Ellerinde kutsal bir değnek, bir kuyunun üstünde oturur, kara sularda gördükleri ışıltıları yorumlar, biliciler fısıldaşırlardı. Tanrı sarhoşluğuna kapılmış kadının ağzından gelişigüzel çıkan· sözleri de vezinli diziler halinde dile getirmek bilici rahiplerin ödeviydi.
Batı uygarlığının kaynağı Anadolu’dadır, en değerli kalıntıları bizdedir. Bu gerçeği dünyaya yaymak, kafalara yerleştirmek için gösterdiğimiz çaba yetersizdir. Kendimiz yeterince bilmiyor, ilgilenmiyor, uğraşmıyoruz ki başkalarına anlatalım.
''Bir bölgeyi kendi yerlileri dışarıya doğru değerlendiremez; dışarıdan gelip o bölgenin güzelliğini, elverirliğini yeni gören ve görünce de dile getirmek, anlatmak, yaymak hevesine kapılan şairler, yazarlar, aydınlar değerlendirir. Bizde bu çeşit aydın, parmakla gösterilebilecek kadar azdır. Aydın, dört duvar arasında İstanbul'da yaşar, mahallesini, bilemediniz adasını -o da Marmara adalarından biriyse- anlatır. Yok, köy romanı yazıyorsa, Anadolu'nun on binlerce köyünden birinin ötekine tıpatıp benzeyen çetin koşullu yaşayışını anlatır. O koşulları değiştirmek, o köyü kalkındırmak isteğini uyandırır bu romanlar okuyucuda; şair gözüyle görülmüş, şiir diliyle yazılmışsa oralarını tanıtır, belki sevdirir bile bize, ama orada yaşamak şöyle dursun, sanmam ki anlatılan yerleri gitmek görmek hevesini versin birimize. Nasıl versin ki bu gerçekten, yüzbinlerce tanıkları arasında bir tanık olmaktan ileri gidemeyeceğimizi anlar, tek başına ülkücülükle 20. yüzyıl dünyasında bir fayda sağlanamayacağını biliriz. Köy romancıları da, bir iki kitapları tutunduktan sonra köye bir daha dönmemecesine şehirde yaşamıyorlar mı.?''